Geleneksel öğretilerden ne biliyoruz: hz Musa firavundan kaçarken Kızıldenizin kıyısına kadar gelir ve gidecek yolları kalmayan ve yakalanacaklarını anlıyan binlerce insanlara Allah bir mucize olarak _ Musa asanı denize doğru uzat der ve Musa asasını uzatır ve kızıldeniz ikiye ayrılır. Denizin ortasına geldiklerinde firavun ve askerleri gelir iki tarafından kaynayan suların arasına dalar ama Firavun ve askerleri denizin ortasına geldiğinde hz. Musa ve tarafları diğer yandan karaya çıkmışlardır ve sular yeniden gelir ve firavun öleceğini anlayınca _Ben Musanın tanrısına iman ettim der.
Şimdi eğer geleneksel öğretiyi ve filmleri seyredince şunu görürüz sular kaynar ve dev dalgalar halinde kızıl deniz ikiye ayrılmıştır. Bir inanmıyan olarak böyle bir tabloyu, mucizeyi ve o kudreti gerçekten görseler hemen iman ederler. Çünki öleceğini anlıyan firavun bile iman ediyor. değilki o KUVVE yi gören her insan hemen iman eder.
Firavun Kızıldenizi öyle metrelerce suyu ile ikiye ayrılmış ve kaynıyor olarak görse hemen yere kapanır ve Allaha iman ederdi.
Peki bu durumu bu günki bilimle ve Kurana dayanarak nasıl açıklayabiliriz.
Hz. Musa ve yanındakiler gece yola çıkmıştır Firavundan kaçmak için peki neden Allahın emri vardır?
Süleyman Ateş ta-ha suresi 77.
Andolsun biz Musa`ya: "Kullarımı geceleyin (Mısır`dan çıkarıp) yürüt; (asanla suya) vur, denizde onlar için kuru bir yol (aç). (Fir`avn`ın sana) yetişme(sin)den korkma, (boğulmaktan) endişe etme. " diye vahyetmiştik.
Ayrıca Şuara Suresi 52
Mûsa`ya şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar.
yüzlerce yıl sonrakilere ışık tutmak adına özellikle detaydır bu gece yola çıkın emri.
gece.... ay... ve çekim gücü = med-cezir
Musa kızıldenize varır ve asasını uzattığı anda med-cezir olayı başlar ve sular ikiye ayrılarak (çekilerek) çünki Kuranda deniz yarıldı tabiri vardır ve yarılmak (ikiye ayrılmak demektir). ve inananlar suların çekildiğinde açılan yerden hızla geçmeye başlarlar. yarıyı geçipte karaya az kaldığı anlarda Firavun ve askerleri oraya gelir. Daha evvelde med-cezir olayını ve suların çekildiğini bilen firavun suların geri gelmiyeceğini ve Musa ve inananlara yetişebileceğini düşünür ve hızla o yarılan yere askerlerini ve atını sürer fakat tam ortaya geldiklerinde sular hızla geri gelmeye başlar ne arkaya ne öne kaçma fırsatı bulamıyacağını ve öleceğini düşünen Firavunda: _ Musanın Tanrısına inandım der ama iş işten geçmiştir.
Bakın dostlar Kuranda Ali imran suresi 7. ayeti okursanız orda Kuranın okunmasI için bir klavuz olacak söz vardır. Bu Kuranın ayetlerinin bir kısmı muhkemki bunlar kitabın anasıdır diğeride müteşabih yani anlamı benzeşikler ve yoruma açık olan ve üzerinde düşünülmesi gereken ayetlerdir. Peki neden müteşabih. İleriki yüzyıl insanlarınada mesaj iletilebilecek farklı anlatım tarzıdır ve bu anca Allaha aittir.
Ve çok dikkat ederseniz bu gibi kıssalarda Allah detay verir. Bu olaydaki detayda gece yola çıkın ayetidir. Çünki med-cezir olayının başlaması ayın çekim gücü ve gece ile bağlantılıdır.
En doğrusunu Allah bilir
bura
25.6.11
bura
Kimler cehenneme gidecek,Kurana göre cehennemlikler kimlerdir
Değerli okurlar, bu güne kadar hep birbirimizi cennemlikle suçlayıp durduk. Bizim görüşümüze, bizim anlayışımıza uzak duranlara cehennemlikle ihtam ettik durduk. İslam anlayışında birleşenler bile sıra mezheplere geldiği zaman hep doğru yolun kendilerinkisi olduğunu ileri sürüp durdurlar, onların dışında kalanları, dinsiz, kafir ilan etmektedirler. Bunu sadece bizim inancımızla sınırlı tutmıyalım, biraz açılırsak yahudiler de kendi aralarında bölünmüşlerdir. Hıristiyanlarda kendi aralarında bölünmüşler herkesin anlayışı kendisine göre en iyi inanç anlayışı olduğunu ileri sürmektedir. Bununla da yetinmemişler,
Yahudiler, hıristiyanlara, hıristiyanlar, müslumanlara, muslümanlarda her ikisine cehennemlik olduklarını ileri sürmektedir. Sahi bu cehennemlikler kimler. Dünya yüzünde altı milyara yakın insan var. Yüclerce din anlayışı var. Yüce Allah acaba onlara ne ceza verecek bunu hiç düşündünüz mü? dinliler cehennemlikse bu dinsizler ne olacak, Onlara kimsenin bir şey dediği yok, zaten kimsenin bir şey diyeceği de yoktur. herkesin inancı kendisine isterse inanır isterse inanmaz. Benim asıl sormak istediğim soru şu bu dünyada görebildiğimiz kadarı hemen hemen hepsi de cehennemlikler, cennette kimler gidecek. Tek tanrılı din anlayışında bile bu kadar cehennemlik olanlar varsa diğerlerinide varın siz düşünün. Bunu anlamak gerçekten çok zor. Aynı Allah`a inanan bu insanlar sıra Peygamber paylaşımına geldiği zaman birden sorun çıkmaktadır. Her anlayış kendi dini anlayışın dışındakilerin, batıl inanç anlayışında olduğunu ısrarla sürdürmektedirler. Allah aşkına kim bu cehennemlikler. Haşşa Yüce Allah bu insanları yaratıp zevk için mi? cehenneme atacak. Onlara çeşitli ceza ve işkence ederken zevk mi duyacak?. Haşşa bu Yüce Allah`a iftira olur. Bunları bu anlayışa sürükleyen neden dini anlayışlarını gelen Peygamberle sınırlı tutmalarında ileri gelmektedir. Yoksa cennette yer mi kalamadı. Yüce Allah`ın gönderdiği dini anlayışı, geleneksel kültür anlayışla pekiştirip öylece sürdürmelerinde kaynaklanmaktadır. Merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Allah`ı tam olarak anlamıyanların anlayışında sadece bunlar vardır. Yoksa kimin cehennemlik olduğuna kararı kendilerinde bulamazlardı. İnatlarında vaz geçip gelen kutsal kitaba kulak vermiş olsalardı. bu gün din adına kimse kimseyi cehennemlikle suçlamazdı. Yüceler Yücesi Yüce Allah bir ayeti kerimde bizleri şöyle uyarmaktadır.
Kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanları görmüyormusun?Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar. Nisa/4/44.
Yüce Allah bizi böyle uyarmasına rağmen buna kulak veren çok az insan var, onlarada konuşma fırsatını vermemektedirler, işine gelmediği zaman da sen cehennemliksin.
bura
Yahudiler, hıristiyanlara, hıristiyanlar, müslumanlara, muslümanlarda her ikisine cehennemlik olduklarını ileri sürmektedir. Sahi bu cehennemlikler kimler. Dünya yüzünde altı milyara yakın insan var. Yüclerce din anlayışı var. Yüce Allah acaba onlara ne ceza verecek bunu hiç düşündünüz mü? dinliler cehennemlikse bu dinsizler ne olacak, Onlara kimsenin bir şey dediği yok, zaten kimsenin bir şey diyeceği de yoktur. herkesin inancı kendisine isterse inanır isterse inanmaz. Benim asıl sormak istediğim soru şu bu dünyada görebildiğimiz kadarı hemen hemen hepsi de cehennemlikler, cennette kimler gidecek. Tek tanrılı din anlayışında bile bu kadar cehennemlik olanlar varsa diğerlerinide varın siz düşünün. Bunu anlamak gerçekten çok zor. Aynı Allah`a inanan bu insanlar sıra Peygamber paylaşımına geldiği zaman birden sorun çıkmaktadır. Her anlayış kendi dini anlayışın dışındakilerin, batıl inanç anlayışında olduğunu ısrarla sürdürmektedirler. Allah aşkına kim bu cehennemlikler. Haşşa Yüce Allah bu insanları yaratıp zevk için mi? cehenneme atacak. Onlara çeşitli ceza ve işkence ederken zevk mi duyacak?. Haşşa bu Yüce Allah`a iftira olur. Bunları bu anlayışa sürükleyen neden dini anlayışlarını gelen Peygamberle sınırlı tutmalarında ileri gelmektedir. Yoksa cennette yer mi kalamadı. Yüce Allah`ın gönderdiği dini anlayışı, geleneksel kültür anlayışla pekiştirip öylece sürdürmelerinde kaynaklanmaktadır. Merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Allah`ı tam olarak anlamıyanların anlayışında sadece bunlar vardır. Yoksa kimin cehennemlik olduğuna kararı kendilerinde bulamazlardı. İnatlarında vaz geçip gelen kutsal kitaba kulak vermiş olsalardı. bu gün din adına kimse kimseyi cehennemlikle suçlamazdı. Yüceler Yücesi Yüce Allah bir ayeti kerimde bizleri şöyle uyarmaktadır.
Kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanları görmüyormusun?Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar. Nisa/4/44.
Yüce Allah bizi böyle uyarmasına rağmen buna kulak veren çok az insan var, onlarada konuşma fırsatını vermemektedirler, işine gelmediği zaman da sen cehennemliksin.
bura
bura
Kuranda namaz nasıl kılınır yazıyor mu,Kuranda Namazın kılınışı hakkında ayetler
Bugün sizlerle konuşmak istediğim konu, bizlere kuran yetmez, çünkü kuranda her şey yoktur, özet bilgi içerir diyerek İslamı yaşamak ve anlamak için beşerin birçok kitaplarına bizleri yönlendiren, kuranın yetmeyeceği tezini savunan düşüncenin, doğru olup olmadığını kurandan arayıp, aslında her şeyin kuranda nasıl olduğunu göstermektir.
Bizler İslamı o kadar yanlış bir yolda yaşıyoruz ki, bunun farkına varmak için kuranı birkaç kez anlayarak okumak yeterli olacaktır, bir şartla okumalıyız, ön yargısız ve Rabbim`e dayanıp kuranın ipine sarılmak şartıyla. Bu yazıyı okuyan kardeşlerimden tek bir ricam olacak, daha önce geleneksel İslamın öğrettiklerini Kuran ayetleriyle karşılaştırdıktan sonra, Allah`ın sözleriyle bize aktarılan hadisler birbirine uymadığında lütfen eeee peygamberimizin hadisleri ne olacak? Ne yani peygamberimiz postacı mıydı demeyiniz. Peygamberimiz Allahın ayetlerine ters düşecek bir şey söylemeyeceğine göre, demek ki o söz peygamberimizin sözü değilmiş deme zamanı geldi artık sanırım. Kuran özet bilgidir ve orada her şey yoktur diyenlere bakın Rabbim ne cevap veriyor.
Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır
İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.
Bunlara benzer onlarca ayet yazabilirim, bakın hepsi ne diyor? İnsanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk diyor. İnsanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık diye çok açık ve net belirtiyor. Şimdide şu ayet hakkında düşünün lütfen. ( Enam suresi 104. ayet; Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim. ) Burada bahsedilen gönül gözü ne olabilir dersiniz? Elbette KURAN. Kuranda her şey yoktur diyenlere sormak isterim, acaba Rabbim bizlere gönül gözü, rehber olsun diye indirdiği kuran açık ve detaylı değilse, nasıl bizlere rehberlik edecek ve gönlümüzün açıkgözleri olacak? Akıllarını ve düşünme melekesini birilerine teslim edenler, kiraya verenler elbette bunun farkında olamayacaktır, Allah böyle durumlardan bizleri korusun.
Şimdi de Kuranda her şey yoktur diyerek verdiği örnekleri tek tek kuran süzgecinden geçirelim. Önce şunu söylemeliyim. Bizler dinimizi kurandan öğrenmediğimizden bizlere öğretilenleri kuranda bulamadığımızda ne yazık ki bakın işte bunlar ya da şunlar kuranda yok. Demek ki kuranda her şey olmuyormuş düşüncesiyle farkında olmadan beşerin kitaplarını hâşâ kurandan üstün tuttuklarının farkında bile değiller. Hâlbuki formül o kadar açık ve net ki, Allah ayetinde ne diyordu? (Zühruf Suresi 44 Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız. ) Peki, dostlar Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutacağım dedikten sonra, acaba hâşâ sözünde durmazda kuranda olmayan, hiç bahsedilmeyen başka şeylerden de sorumlu tutar mı dersiniz? Bunları söylerken bile üzüntü duyuyorum ama hala birileri anlamamakta ısrar edebiliyor.
Kuranda her şey yoktur diyenler şu örnekleri veriyorlar;
-Kuranda namazın nasıl kılınacağı, hangi duaların okunacağı ve rekât sayısı yoktur, demek ki bakın her şey yazmıyormuş kuranda.
-Hacca gittiğimizde neler yapacağız detaylı anlatılmamıştır, örneğin şeytan taşlamayı kuran yazmaz, demek ki her şey yokmuş kuranda.
-Zekâtlarımızı nasıl vereceğiz, ne kadarını vereceğimiz yazmıyor, demek ki kuran her şeyi yazmıyormuş.
Konuyu daha fazla uzatmamak için devam etmedim daha çok şeylerin olmadığını iddia ediyorlar, ama her nedense bunun tersini düşünmeyi yani yanlıştan doğruya gitmeyi hiç düşünmüyorlar. Ne demek yanlıştan doğruya sözü derseniz birlikte yapalım. Bize bir söz söylendiğinde onu test ederiz inanmadan önce. Örneğin birisi ben 18 yaşını doldurdum derse kanıtlamasını isteriz ve çıkar bakalım nüfus kâğıdını deriz ve baktıktan sonra doğruysa inanırız. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Peki din ve iman adına bizlere söylenen sözleri neden kontrol etme gereği duymuyoruz dersiniz? Yoksa kontrol edilecek veri, bilgi, güvenilecek rehber elimizde yok mu? (HÂŞÂ) Ya da elimizdeki rehber çok açık ve net değil mi de bizler böyle bir kontrol mekanizmasına müracaat etmiyoruz? Hani Allah bizleri kurandan hesaba çekecekti ne oldu Rabbin bu sözü? Unuttuk mu, hatırlamak mı istemiyoruz? Madem birileri kurandan her şeyi bulamadıkları için tedirginler, acaba kimler Rabbin katında çok güvenli de onun sözlerine iman edelim? Bu konuda emin olan var mı aramızda? Hangi mezhep imamının sözleri Rabbin korumasında bilen varsa söylesin de aydınlanalım. Rahman güveneceğiniz, dayanacağınız yalnız ben varım dedikten sonra, nasıl olurda bunun tersini söyleriz. Kimin takvaca üstün olduğunu, kimin doğru yolda olduğunu Allah yalnız ben bilirim diye bizleri uyarıyor, nasıl olurda birilerini veliler edinip ardına düşeriz ve kuranda olmayan sözlerini Allah emri diye alırız, doğrusu anlamakta zorlanıyorum.
Şimdide gelelim kuranda olmadığını söyledikleri konulara. İşin ilginci onlara tam tersi soruyu sormak gerekirken, bizler Kuranı savunmaya kanıtlamaya geçiyoruz. Hâlbuki Rabbim sizleri kurandan hesaba çekeceğim demişken, onlara sormak gerekir, sen kanıtla senin kuranda olmayan ve inandıklarının Allah emri olduğunu demek gerekir. Neyse biz yinede zoru seçelim ve anlatalım Allahın izniyle.
Kuranda en çok bahsedilen konulardan birisi de namazdır. Allah hem çok bahsedecek hem de bunun nasıl olacağını izah etmeyecek doğrusu bu da ilginç bir yaklaşım ve savunma tarzı. Namaz kılmak İbrahim peygamberden bu yana her topluma farz kılınmıştır. Örneğin Bakara suresi 83 ayetinde İsrail oğullarına da namazın farz olduğunu söyler kuran. Ali İmran 39. ayette namazın bizden önceki ümmetlere farz olduğunu anlarız. Namaz kılarken yapacağımız hareketleri Allah bizlere anlatmıştır. Bakın Meryem anamıza nasıl namaz kılacağını hatırlatıyor tamamen şeklini bile tarif ederek. (Ali İmran 43: Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rükû edenlerle birlikte rükû et. ) Yani Allahın huzurunda saygıyla ayakta dur, buna kıyam duruşu diyoruz. Devamında da yine secde ve rüku duruşunu anlatıyor. Tevbe suresi 112 ayette de namazın en önemli unsurlarını söyler ( …rükû edenler, secdeye kapananlar…) (Hac sur. 26: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle. ) Ayet ne kadar güzel açıklıyor, hatta İbrahim peygamberimizden bahsederek. Kabeyi hazırlaması için emir verdiğinde o evi tavaf edenlerin nasıl namaz kılacağını bile açıkça söylüyor. Kıyamda duranlar yani ayakta saygı duruşunda duranlar, rükû yani saygıyla eğilenler Allah önünde, secde edenler yine Allahın karşısında saygıyla yerlere kapananlar dua edenler için hazırlanıp temizlendiğini belirtiyor. Daha bu konuda birçok ayet var ama anlayana bunlar yetecektir sanırım.
Şimdi de genel olarak düşünelim tüm İslam âlemi namazı aynı şekilde mi kılıyor? Kuranın emrettiği ana konular hepsinde aynıdır değişmez, nedir bunlar? Kıyamda durmak yani Allahın huzurunda saygı duruşunda durmak, eğilmek rükû etmek ve secdeye kapanmak aynıdır. Peki, ne gibi değişiklikler var derseniz, örneğin bir kısmı kıyam duruşunda ellerini bağlamaz yana salar, bir kısmı bağlar. Bir kısmı şekil ve oturuş kalkışta küçük değişikler eklemiştir. Ama hiçbirine yanlış ya da hatalı kimse diyemez. Çünkü hepsinde istenen Allahın kıyam, rükû ve secdesi vardır. Şimdide bakın namazlarda hangi dualar okuyacağımız yazmıyor kuranda diyenlere cevap verelim. Allah müzzemil suresinde (O halde Kuran`dan, kolayınıza geleni okuyun!) diye açıklık getirir. Demek ki namazda okunacak duaların sabitlenmesi ve öyle okumazsan kabul olmaz denmesi asla mümkün değildir. Çok daha açık anlatmak gerekirse bakın Rabbim namazla benden nasıl yardım isteyin diyor ayetinde. ( Bakara 45: Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. ) ( Bakara 153: Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir) Allah namazla kendisinden yardım dilenmesini istiyorsa namazlarda şurasında şu duayı okuyacaksın demek kurana asla uymaz. Rahman namazla benden yardım dileyin diyor ama birçok ayetinde de nasıl dileyeceği örneğini de veriyor. Birkaç örnek verelim. (Bakara 201: Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru. ) ( İsra 80: Şöyle yakar: "Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk-dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk-dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç/kanıt ver. ) Demek ki namazlarımızda ne okuyacağımız bizlere kalmış, çünkü Rabbim öyle söylüyor. Bunu sabitleyip kimse illaki şunu okuyacaksın diyemez. Bakın o da açıklanıyormuş hem de ne kadar güzel, hiç sıkmadan, özgür bırakılarak içimizden geldiğince Rabbe yakarırcasına. Rekât sayısına gelince. Kuran hiçbir zaman Allahın huzurunda ne kadar kalacağını sınırlamamış ve bir miktar belirlememiştir, tek bir şartla. En kısa kılınacak namazı bizzat peygamberimiz eşliğinde tarif etmiş kıldırmış ve bu da bir rekâttır. Savaş ve zorluk halinde kılınan namazı bizzat peygamberimiz eşliğinde anlatmıştır kuran onu da hatırlayalım. ( Nisa 102: Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır. ) Bizler bize öğretileni kuranda bulamadığımızda bundan sorumlu değiliz diyeceğimize, eeee bakın demek ki söylenen doğruymuş, demek ki her şey yokmuş kuranda deme gafletinde bulunuyoruz. Allah ben her şeyden örnekler verdim ki anlayasınız diyorsa gerçekten her örnek var demektir ama anlamak isteyene. Şimdi yazacağım ayet yukarıda verdiğimiz örneğin açıklayıcısı bir ayettir. ( Nisa 101: Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır. ) Demek ki zor anlarımızda namazın kısaltılmasının kolaylığını açıkça belirtiyor, peki diğer zamanlarda ne kadar kılacağımızı neden söylemiyor dersiniz? İşte onu da bizlere bırakıyor, tıpkı zekât konusunda bizleri serbest bıraktığı gibi o konuya gelince anlayacaksınız. Her izahı yapan Allah bizleri bu konuda sınırlamadıysa, bizlere rahmetiyle rahatlatıp özgür bıraktıysa, bizler bunu anlamayarak bakın her şey kuranda yazmıyor mu dememiz gerekir sizce? Eğer böyle bir emri olsaydı bizlere bunu da açıklar ve söylerdi, bunu aklımızdan çıkarmayalım ve sanki bunun açıklanmaması eksiklikmiş gibi göstermeyelim, yoksa Rahman a saygısızlık yapmış olacağımızı da aklımızdan çıkarmayalım. Bu konuyla ilgili sizleri düşünmeye davet edecek bir şey söylemek istiyorum. Allah sabah namazı vakti yani fecir vaktinde okunan kuran, kılınan namazda da kuran okunduğuna göre namaz, şahitlidir diye bildirir bizlere kuranda. Bu sözden bu vaktin önemli olduğu anlaşılır Rabbin katında, Peki neden 2 rekât farz namaz kılarız bu Rabbin özenle bahsettiği vakitte de, öğlen ya da diğer vakitlerde 4 rekât farz kılarız hiç düşündünüz mü? İşte kurana göre değil de beşerin öğretisine göre yaşamaya devam edersek, nereye varacağımızı Rabbin huzuruna gittiğimizde göreceğiz, bence herkes aklını başına almalı gibi geliyor bana, ne dersiniz?
Hac konusuna gelince, insanlar beşerin öğretisini beyinlerine o kadar kazımışlar ki, onu kuranda bulamadıklarında ne yazık ki eksik diyebilmektedirler. Şeytan taşlamak kuranda geçmiyor diye kuranı yeterli görmeyenler, hala haçta şeytan taşlarken yapılan izdihamdan ölenlerden ders almamış görünüyorlar. Bakın Allah Hac konusunda o kadar çok detayı vermiş ki kuranda. Bakara suresi 189 ayette haccın vaktini ayın hareketlerinden belirlendiğini açıklıyor. Bakara suresi 158. ayette hacca gidildiğinde sefa ve Merve tepelerinin ziyaret edilmesinde bir sakınca olmadığı açıklamasını yapıyor. Düşünün tepelerin seyahatinden bahseden Rabbim, şeytan taşlama konusunu söylemez miydi olsaydı? Burada kurban kesileceğini belirtiyor. Hacca gittiğinizde cinsel ilişkiye girmeyeceksiniz diye belirtiyor ayetinde. Savaşmak yasaktır diyor. Bakara 199. ayetinde Kabeyi dönerek tavaf edilmesini söyler Allah. Bakara 203. ayetinde de hac ziyaretini isteyen iki günde bitirebilir onlara günah yoktur der, geç dönene de günah yoktur diye açıklar. Ama bizler her ne hikmetse yüksek maliyetlere çıkarmak için sanki haftalar ve günlerle planlamalar yapılarak böylece herkesin gitmesini de engellediklerinin farkında bile değillerdir. Allah hac zamanının bilinen aylardadır diyerek açıklamasına rağmen (haram aylardan bahsederek) onu görmezden gelip, peygamberimizin hayatında bir kez gittiği hac gününden başka günün kabul edilmeyeceğini söyleyerek bu kutsal görevin önüne koskoca bir duvar örmüşlerdir, sebep olanların hesabı çetin olacaktır eminim. Dünyadaki tüm Müslümanları bir güne sığdıran zihniyet aklın ve mantığın zihniyeti değilse, Yüce Rabbin emri zaten asla olamaz, artık bunun farkına varmanın sizce zamanı gelmedi mi dersiniz? Bakın Allah hac görevi için kuranda onca açıklamayı yaptığı halde, hala kuranın açıklamalarını yeterli bulmayanlara ne söylemek gerekir acaba? Yorumu sizler yapınız.
Zekât konusuna gelince. Kuran ben her şeyden nice açıklamaları değişik ifadelerle verdim diyorsa bu konuda da açıklama yapmıştır, önce acaba beşerin bu konuda öğretisi nedir onu hatırlayalım. Hatırlarsınız bizlere altının, paranın, ziynetin 1/40ını zekât olarak vereceksiniz diye öğrettiler. Köylünün ektiği ve biçtiği mahsulünde 1/10 unu vermesi gerektiği öğretildi şimdiye kadar. Garip köylüm parası ve altını olandan dört kat fazla zekât vermekten hiç erinmedi, itiraz da etmedi hep verdi. Bazen düşündü acaba ben neden fazla veriyorum diye. Büyüklerimiz öyle söylemişse vardır bir hikmeti dedi ve sustu. Ama keşke Rabbin bizler için indirdiği rehbere bir baksaydı gerçekleri nasıl görecekti o zaman. Bakın Rabbim nasıl zekât vereceğimizi ne kadar güzel açık ve net bizlere söylemiş, ama hala anlamayanlara sözüm yok. ( Bakara 219: …. " Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin. " Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. ) Sizce bu ayetten her şey anlaşılmıyor mu? Kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin dedikten sonra, hala eeee bakın ne kadar vereceği yazmıyor denir mi? Diyorlar işte söyleyecek bir şey de bulamıyorum doğrusu.
Demek ki kuranda her şey varmış, zaten var olduğunu söyleyen ben değilim, Yüceler yücesi Rabbim. Allah bunu söylemesine rağmen acaba bunun tersini söylemek nasıl bir düşünce olabilir? Allah kuranda insanların yaptığı yanlışları anlatır ve onlardan örnekler verir. Bu şekilde de bizlerin aynı hataya düşmemizi engellemeye çalışır, bizlere kitaplar ve elçiler gönderip uyarır. Sizlere sormak isterim, kuran o kadar ince detaya bile girer ki bakın birkaç örnek sizlere, yazacağım bu detayları yazan bir kitap için hala her şey yoktur denir mi takdirinize bırakıyorum.
Allah namaz kılarken okuyacağımız duanın ses tonunun ne şekilde olacağını anlatır. Ne çok yavaş ne çok hızlı orta bir kararda okuyun der. Aynı anneyi emen sütkardeşlerin birbiriyle evlenemeyeceğini belirtir. Sizce çevrenizde bir düşünün kaç kişiyi ilgilendirir bu konu, onu bile yazıyor kuran. Yolda kasıla kasıla yürüme diye ikaz eder bizleri. Bir annenin çocuğunu 24 ay emzirebileceğini anlatır. Mirasımızı nasıl dağıtacağımıza açıklık getirir. Birbirimizden borç alınca hem yazın hem de şahitler olsun der. Daha neler neler. Allah bunları atlamadan yazıyor ve önemsiyor da, birilerinin dışarıdan öğrettikleri kuranda çıkmayınca mı kuranda her şey yazmaz deniyor, el insaf lütfen artık kendimize gelelim, eğer uyumaya ve körlüğe devam edersek Allah bir gün bizlerin cezasını da vereceğini unutmayalım. Çok güzel bir söz geldi aklıma. (Geçmişi hatırlayamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar. ) Geçmişte yapılan hataları Allah kuranda açıkça verir, bunları masal olsun diye anlatmaz. Kuranın 3/2 si böyle ibretlerle doludur. Eğer masal okur gibi okur da ondan ibret almazsak oradaki kavimlerin sonunu bizlerde yaşarız Allah korusun. Kuranda her şey yoktur özet bilgidir demek, Allahın bir güneş ve rehber olsun diye gönderdim dediği kurana apaçık bir saygısızlık yapılmış olacağını unutmamalıdır. Rabbimden dileğim geçmişinden ders alan, gönül gözleri açık, gönlü mühürlenmemiş kulları arasına bizleri alması dileklerimle.
bura
Bizler İslamı o kadar yanlış bir yolda yaşıyoruz ki, bunun farkına varmak için kuranı birkaç kez anlayarak okumak yeterli olacaktır, bir şartla okumalıyız, ön yargısız ve Rabbim`e dayanıp kuranın ipine sarılmak şartıyla. Bu yazıyı okuyan kardeşlerimden tek bir ricam olacak, daha önce geleneksel İslamın öğrettiklerini Kuran ayetleriyle karşılaştırdıktan sonra, Allah`ın sözleriyle bize aktarılan hadisler birbirine uymadığında lütfen eeee peygamberimizin hadisleri ne olacak? Ne yani peygamberimiz postacı mıydı demeyiniz. Peygamberimiz Allahın ayetlerine ters düşecek bir şey söylemeyeceğine göre, demek ki o söz peygamberimizin sözü değilmiş deme zamanı geldi artık sanırım. Kuran özet bilgidir ve orada her şey yoktur diyenlere bakın Rabbim ne cevap veriyor.
Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır
İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.
Bunlara benzer onlarca ayet yazabilirim, bakın hepsi ne diyor? İnsanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk diyor. İnsanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık diye çok açık ve net belirtiyor. Şimdide şu ayet hakkında düşünün lütfen. ( Enam suresi 104. ayet; Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim. ) Burada bahsedilen gönül gözü ne olabilir dersiniz? Elbette KURAN. Kuranda her şey yoktur diyenlere sormak isterim, acaba Rabbim bizlere gönül gözü, rehber olsun diye indirdiği kuran açık ve detaylı değilse, nasıl bizlere rehberlik edecek ve gönlümüzün açıkgözleri olacak? Akıllarını ve düşünme melekesini birilerine teslim edenler, kiraya verenler elbette bunun farkında olamayacaktır, Allah böyle durumlardan bizleri korusun.
Şimdi de Kuranda her şey yoktur diyerek verdiği örnekleri tek tek kuran süzgecinden geçirelim. Önce şunu söylemeliyim. Bizler dinimizi kurandan öğrenmediğimizden bizlere öğretilenleri kuranda bulamadığımızda ne yazık ki bakın işte bunlar ya da şunlar kuranda yok. Demek ki kuranda her şey olmuyormuş düşüncesiyle farkında olmadan beşerin kitaplarını hâşâ kurandan üstün tuttuklarının farkında bile değiller. Hâlbuki formül o kadar açık ve net ki, Allah ayetinde ne diyordu? (Zühruf Suresi 44 Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız. ) Peki, dostlar Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutacağım dedikten sonra, acaba hâşâ sözünde durmazda kuranda olmayan, hiç bahsedilmeyen başka şeylerden de sorumlu tutar mı dersiniz? Bunları söylerken bile üzüntü duyuyorum ama hala birileri anlamamakta ısrar edebiliyor.
Kuranda her şey yoktur diyenler şu örnekleri veriyorlar;
-Kuranda namazın nasıl kılınacağı, hangi duaların okunacağı ve rekât sayısı yoktur, demek ki bakın her şey yazmıyormuş kuranda.
-Hacca gittiğimizde neler yapacağız detaylı anlatılmamıştır, örneğin şeytan taşlamayı kuran yazmaz, demek ki her şey yokmuş kuranda.
-Zekâtlarımızı nasıl vereceğiz, ne kadarını vereceğimiz yazmıyor, demek ki kuran her şeyi yazmıyormuş.
Konuyu daha fazla uzatmamak için devam etmedim daha çok şeylerin olmadığını iddia ediyorlar, ama her nedense bunun tersini düşünmeyi yani yanlıştan doğruya gitmeyi hiç düşünmüyorlar. Ne demek yanlıştan doğruya sözü derseniz birlikte yapalım. Bize bir söz söylendiğinde onu test ederiz inanmadan önce. Örneğin birisi ben 18 yaşını doldurdum derse kanıtlamasını isteriz ve çıkar bakalım nüfus kâğıdını deriz ve baktıktan sonra doğruysa inanırız. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Peki din ve iman adına bizlere söylenen sözleri neden kontrol etme gereği duymuyoruz dersiniz? Yoksa kontrol edilecek veri, bilgi, güvenilecek rehber elimizde yok mu? (HÂŞÂ) Ya da elimizdeki rehber çok açık ve net değil mi de bizler böyle bir kontrol mekanizmasına müracaat etmiyoruz? Hani Allah bizleri kurandan hesaba çekecekti ne oldu Rabbin bu sözü? Unuttuk mu, hatırlamak mı istemiyoruz? Madem birileri kurandan her şeyi bulamadıkları için tedirginler, acaba kimler Rabbin katında çok güvenli de onun sözlerine iman edelim? Bu konuda emin olan var mı aramızda? Hangi mezhep imamının sözleri Rabbin korumasında bilen varsa söylesin de aydınlanalım. Rahman güveneceğiniz, dayanacağınız yalnız ben varım dedikten sonra, nasıl olurda bunun tersini söyleriz. Kimin takvaca üstün olduğunu, kimin doğru yolda olduğunu Allah yalnız ben bilirim diye bizleri uyarıyor, nasıl olurda birilerini veliler edinip ardına düşeriz ve kuranda olmayan sözlerini Allah emri diye alırız, doğrusu anlamakta zorlanıyorum.
Şimdide gelelim kuranda olmadığını söyledikleri konulara. İşin ilginci onlara tam tersi soruyu sormak gerekirken, bizler Kuranı savunmaya kanıtlamaya geçiyoruz. Hâlbuki Rabbim sizleri kurandan hesaba çekeceğim demişken, onlara sormak gerekir, sen kanıtla senin kuranda olmayan ve inandıklarının Allah emri olduğunu demek gerekir. Neyse biz yinede zoru seçelim ve anlatalım Allahın izniyle.
Kuranda en çok bahsedilen konulardan birisi de namazdır. Allah hem çok bahsedecek hem de bunun nasıl olacağını izah etmeyecek doğrusu bu da ilginç bir yaklaşım ve savunma tarzı. Namaz kılmak İbrahim peygamberden bu yana her topluma farz kılınmıştır. Örneğin Bakara suresi 83 ayetinde İsrail oğullarına da namazın farz olduğunu söyler kuran. Ali İmran 39. ayette namazın bizden önceki ümmetlere farz olduğunu anlarız. Namaz kılarken yapacağımız hareketleri Allah bizlere anlatmıştır. Bakın Meryem anamıza nasıl namaz kılacağını hatırlatıyor tamamen şeklini bile tarif ederek. (Ali İmran 43: Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rükû edenlerle birlikte rükû et. ) Yani Allahın huzurunda saygıyla ayakta dur, buna kıyam duruşu diyoruz. Devamında da yine secde ve rüku duruşunu anlatıyor. Tevbe suresi 112 ayette de namazın en önemli unsurlarını söyler ( …rükû edenler, secdeye kapananlar…) (Hac sur. 26: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle. ) Ayet ne kadar güzel açıklıyor, hatta İbrahim peygamberimizden bahsederek. Kabeyi hazırlaması için emir verdiğinde o evi tavaf edenlerin nasıl namaz kılacağını bile açıkça söylüyor. Kıyamda duranlar yani ayakta saygı duruşunda duranlar, rükû yani saygıyla eğilenler Allah önünde, secde edenler yine Allahın karşısında saygıyla yerlere kapananlar dua edenler için hazırlanıp temizlendiğini belirtiyor. Daha bu konuda birçok ayet var ama anlayana bunlar yetecektir sanırım.
Şimdi de genel olarak düşünelim tüm İslam âlemi namazı aynı şekilde mi kılıyor? Kuranın emrettiği ana konular hepsinde aynıdır değişmez, nedir bunlar? Kıyamda durmak yani Allahın huzurunda saygı duruşunda durmak, eğilmek rükû etmek ve secdeye kapanmak aynıdır. Peki, ne gibi değişiklikler var derseniz, örneğin bir kısmı kıyam duruşunda ellerini bağlamaz yana salar, bir kısmı bağlar. Bir kısmı şekil ve oturuş kalkışta küçük değişikler eklemiştir. Ama hiçbirine yanlış ya da hatalı kimse diyemez. Çünkü hepsinde istenen Allahın kıyam, rükû ve secdesi vardır. Şimdide bakın namazlarda hangi dualar okuyacağımız yazmıyor kuranda diyenlere cevap verelim. Allah müzzemil suresinde (O halde Kuran`dan, kolayınıza geleni okuyun!) diye açıklık getirir. Demek ki namazda okunacak duaların sabitlenmesi ve öyle okumazsan kabul olmaz denmesi asla mümkün değildir. Çok daha açık anlatmak gerekirse bakın Rabbim namazla benden nasıl yardım isteyin diyor ayetinde. ( Bakara 45: Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. ) ( Bakara 153: Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir) Allah namazla kendisinden yardım dilenmesini istiyorsa namazlarda şurasında şu duayı okuyacaksın demek kurana asla uymaz. Rahman namazla benden yardım dileyin diyor ama birçok ayetinde de nasıl dileyeceği örneğini de veriyor. Birkaç örnek verelim. (Bakara 201: Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru. ) ( İsra 80: Şöyle yakar: "Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk-dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk-dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç/kanıt ver. ) Demek ki namazlarımızda ne okuyacağımız bizlere kalmış, çünkü Rabbim öyle söylüyor. Bunu sabitleyip kimse illaki şunu okuyacaksın diyemez. Bakın o da açıklanıyormuş hem de ne kadar güzel, hiç sıkmadan, özgür bırakılarak içimizden geldiğince Rabbe yakarırcasına. Rekât sayısına gelince. Kuran hiçbir zaman Allahın huzurunda ne kadar kalacağını sınırlamamış ve bir miktar belirlememiştir, tek bir şartla. En kısa kılınacak namazı bizzat peygamberimiz eşliğinde tarif etmiş kıldırmış ve bu da bir rekâttır. Savaş ve zorluk halinde kılınan namazı bizzat peygamberimiz eşliğinde anlatmıştır kuran onu da hatırlayalım. ( Nisa 102: Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır. ) Bizler bize öğretileni kuranda bulamadığımızda bundan sorumlu değiliz diyeceğimize, eeee bakın demek ki söylenen doğruymuş, demek ki her şey yokmuş kuranda deme gafletinde bulunuyoruz. Allah ben her şeyden örnekler verdim ki anlayasınız diyorsa gerçekten her örnek var demektir ama anlamak isteyene. Şimdi yazacağım ayet yukarıda verdiğimiz örneğin açıklayıcısı bir ayettir. ( Nisa 101: Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır. ) Demek ki zor anlarımızda namazın kısaltılmasının kolaylığını açıkça belirtiyor, peki diğer zamanlarda ne kadar kılacağımızı neden söylemiyor dersiniz? İşte onu da bizlere bırakıyor, tıpkı zekât konusunda bizleri serbest bıraktığı gibi o konuya gelince anlayacaksınız. Her izahı yapan Allah bizleri bu konuda sınırlamadıysa, bizlere rahmetiyle rahatlatıp özgür bıraktıysa, bizler bunu anlamayarak bakın her şey kuranda yazmıyor mu dememiz gerekir sizce? Eğer böyle bir emri olsaydı bizlere bunu da açıklar ve söylerdi, bunu aklımızdan çıkarmayalım ve sanki bunun açıklanmaması eksiklikmiş gibi göstermeyelim, yoksa Rahman a saygısızlık yapmış olacağımızı da aklımızdan çıkarmayalım. Bu konuyla ilgili sizleri düşünmeye davet edecek bir şey söylemek istiyorum. Allah sabah namazı vakti yani fecir vaktinde okunan kuran, kılınan namazda da kuran okunduğuna göre namaz, şahitlidir diye bildirir bizlere kuranda. Bu sözden bu vaktin önemli olduğu anlaşılır Rabbin katında, Peki neden 2 rekât farz namaz kılarız bu Rabbin özenle bahsettiği vakitte de, öğlen ya da diğer vakitlerde 4 rekât farz kılarız hiç düşündünüz mü? İşte kurana göre değil de beşerin öğretisine göre yaşamaya devam edersek, nereye varacağımızı Rabbin huzuruna gittiğimizde göreceğiz, bence herkes aklını başına almalı gibi geliyor bana, ne dersiniz?
Hac konusuna gelince, insanlar beşerin öğretisini beyinlerine o kadar kazımışlar ki, onu kuranda bulamadıklarında ne yazık ki eksik diyebilmektedirler. Şeytan taşlamak kuranda geçmiyor diye kuranı yeterli görmeyenler, hala haçta şeytan taşlarken yapılan izdihamdan ölenlerden ders almamış görünüyorlar. Bakın Allah Hac konusunda o kadar çok detayı vermiş ki kuranda. Bakara suresi 189 ayette haccın vaktini ayın hareketlerinden belirlendiğini açıklıyor. Bakara suresi 158. ayette hacca gidildiğinde sefa ve Merve tepelerinin ziyaret edilmesinde bir sakınca olmadığı açıklamasını yapıyor. Düşünün tepelerin seyahatinden bahseden Rabbim, şeytan taşlama konusunu söylemez miydi olsaydı? Burada kurban kesileceğini belirtiyor. Hacca gittiğinizde cinsel ilişkiye girmeyeceksiniz diye belirtiyor ayetinde. Savaşmak yasaktır diyor. Bakara 199. ayetinde Kabeyi dönerek tavaf edilmesini söyler Allah. Bakara 203. ayetinde de hac ziyaretini isteyen iki günde bitirebilir onlara günah yoktur der, geç dönene de günah yoktur diye açıklar. Ama bizler her ne hikmetse yüksek maliyetlere çıkarmak için sanki haftalar ve günlerle planlamalar yapılarak böylece herkesin gitmesini de engellediklerinin farkında bile değillerdir. Allah hac zamanının bilinen aylardadır diyerek açıklamasına rağmen (haram aylardan bahsederek) onu görmezden gelip, peygamberimizin hayatında bir kez gittiği hac gününden başka günün kabul edilmeyeceğini söyleyerek bu kutsal görevin önüne koskoca bir duvar örmüşlerdir, sebep olanların hesabı çetin olacaktır eminim. Dünyadaki tüm Müslümanları bir güne sığdıran zihniyet aklın ve mantığın zihniyeti değilse, Yüce Rabbin emri zaten asla olamaz, artık bunun farkına varmanın sizce zamanı gelmedi mi dersiniz? Bakın Allah hac görevi için kuranda onca açıklamayı yaptığı halde, hala kuranın açıklamalarını yeterli bulmayanlara ne söylemek gerekir acaba? Yorumu sizler yapınız.
Zekât konusuna gelince. Kuran ben her şeyden nice açıklamaları değişik ifadelerle verdim diyorsa bu konuda da açıklama yapmıştır, önce acaba beşerin bu konuda öğretisi nedir onu hatırlayalım. Hatırlarsınız bizlere altının, paranın, ziynetin 1/40ını zekât olarak vereceksiniz diye öğrettiler. Köylünün ektiği ve biçtiği mahsulünde 1/10 unu vermesi gerektiği öğretildi şimdiye kadar. Garip köylüm parası ve altını olandan dört kat fazla zekât vermekten hiç erinmedi, itiraz da etmedi hep verdi. Bazen düşündü acaba ben neden fazla veriyorum diye. Büyüklerimiz öyle söylemişse vardır bir hikmeti dedi ve sustu. Ama keşke Rabbin bizler için indirdiği rehbere bir baksaydı gerçekleri nasıl görecekti o zaman. Bakın Rabbim nasıl zekât vereceğimizi ne kadar güzel açık ve net bizlere söylemiş, ama hala anlamayanlara sözüm yok. ( Bakara 219: …. " Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin. " Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. ) Sizce bu ayetten her şey anlaşılmıyor mu? Kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin dedikten sonra, hala eeee bakın ne kadar vereceği yazmıyor denir mi? Diyorlar işte söyleyecek bir şey de bulamıyorum doğrusu.
Demek ki kuranda her şey varmış, zaten var olduğunu söyleyen ben değilim, Yüceler yücesi Rabbim. Allah bunu söylemesine rağmen acaba bunun tersini söylemek nasıl bir düşünce olabilir? Allah kuranda insanların yaptığı yanlışları anlatır ve onlardan örnekler verir. Bu şekilde de bizlerin aynı hataya düşmemizi engellemeye çalışır, bizlere kitaplar ve elçiler gönderip uyarır. Sizlere sormak isterim, kuran o kadar ince detaya bile girer ki bakın birkaç örnek sizlere, yazacağım bu detayları yazan bir kitap için hala her şey yoktur denir mi takdirinize bırakıyorum.
Allah namaz kılarken okuyacağımız duanın ses tonunun ne şekilde olacağını anlatır. Ne çok yavaş ne çok hızlı orta bir kararda okuyun der. Aynı anneyi emen sütkardeşlerin birbiriyle evlenemeyeceğini belirtir. Sizce çevrenizde bir düşünün kaç kişiyi ilgilendirir bu konu, onu bile yazıyor kuran. Yolda kasıla kasıla yürüme diye ikaz eder bizleri. Bir annenin çocuğunu 24 ay emzirebileceğini anlatır. Mirasımızı nasıl dağıtacağımıza açıklık getirir. Birbirimizden borç alınca hem yazın hem de şahitler olsun der. Daha neler neler. Allah bunları atlamadan yazıyor ve önemsiyor da, birilerinin dışarıdan öğrettikleri kuranda çıkmayınca mı kuranda her şey yazmaz deniyor, el insaf lütfen artık kendimize gelelim, eğer uyumaya ve körlüğe devam edersek Allah bir gün bizlerin cezasını da vereceğini unutmayalım. Çok güzel bir söz geldi aklıma. (Geçmişi hatırlayamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar. ) Geçmişte yapılan hataları Allah kuranda açıkça verir, bunları masal olsun diye anlatmaz. Kuranın 3/2 si böyle ibretlerle doludur. Eğer masal okur gibi okur da ondan ibret almazsak oradaki kavimlerin sonunu bizlerde yaşarız Allah korusun. Kuranda her şey yoktur özet bilgidir demek, Allahın bir güneş ve rehber olsun diye gönderdim dediği kurana apaçık bir saygısızlık yapılmış olacağını unutmamalıdır. Rabbimden dileğim geçmişinden ders alan, gönül gözleri açık, gönlü mühürlenmemiş kulları arasına bizleri alması dileklerimle.
bura
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)