Bugün sizlerle konuşmak istediğim konu, bizlere kuran yetmez, çünkü
kuranda her şey yoktur, özet bilgi içerir diyerek İslamı yaşamak ve
anlamak için beşerin birçok kitaplarına bizleri yönlendiren, kuranın
yetmeyeceği tezini savunan düşüncenin, doğru olup olmadığını kurandan
arayıp, aslında her şeyin kuranda nasıl olduğunu göstermektir.
Bizler
İslamı o kadar yanlış bir yolda yaşıyoruz ki, bunun farkına varmak için
kuranı birkaç kez anlayarak okumak yeterli olacaktır, bir şartla
okumalıyız, ön yargısız ve Rabbim`e dayanıp kuranın ipine sarılmak
şartıyla. Bu yazıyı okuyan kardeşlerimden tek bir ricam olacak, daha
önce geleneksel İslamın öğrettiklerini Kuran ayetleriyle
karşılaştırdıktan sonra, Allah`ın sözleriyle bize aktarılan hadisler
birbirine uymadığında lütfen eeee peygamberimizin hadisleri ne olacak?
Ne yani peygamberimiz postacı mıydı demeyiniz. Peygamberimiz Allahın
ayetlerine ters düşecek bir şey söylemeyeceğine göre, demek ki o söz
peygamberimizin sözü değilmiş deme zamanı geldi artık sanırım. Kuran
özet bilgidir ve orada her şey yoktur diyenlere bakın Rabbim ne cevap
veriyor.
Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu
Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne
koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır
İsra
suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her
benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve
nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.
Bunlara
benzer onlarca ayet yazabilirim, bakın hepsi ne diyor? İnsanlar için her
türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk diyor. İnsanlar
için her benzetmeden nice örnekler sıraladık diye çok açık ve net
belirtiyor. Şimdide şu ayet hakkında düşünün lütfen. ( Enam suresi 104.
ayet; Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim
görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben
sizin üzerinize bekçi değilim. ) Burada bahsedilen gönül gözü ne
olabilir dersiniz? Elbette KURAN. Kuranda her şey yoktur diyenlere
sormak isterim, acaba Rabbim bizlere gönül gözü, rehber olsun diye
indirdiği kuran açık ve detaylı değilse, nasıl bizlere rehberlik edecek
ve gönlümüzün açıkgözleri olacak? Akıllarını ve düşünme melekesini
birilerine teslim edenler, kiraya verenler elbette bunun farkında
olamayacaktır, Allah böyle durumlardan bizleri korusun.
Şimdi
de Kuranda her şey yoktur diyerek verdiği örnekleri tek tek kuran
süzgecinden geçirelim. Önce şunu söylemeliyim. Bizler dinimizi kurandan
öğrenmediğimizden bizlere öğretilenleri kuranda bulamadığımızda ne yazık
ki bakın işte bunlar ya da şunlar kuranda yok. Demek ki kuranda her şey
olmuyormuş düşüncesiyle farkında olmadan beşerin kitaplarını hâşâ
kurandan üstün tuttuklarının farkında bile değiller. Hâlbuki formül o
kadar açık ve net ki, Allah ayetinde ne diyordu? (Zühruf Suresi 44
Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir
düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız. )
Peki, dostlar Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutacağım dedikten
sonra, acaba hâşâ sözünde durmazda kuranda olmayan, hiç bahsedilmeyen
başka şeylerden de sorumlu tutar mı dersiniz? Bunları söylerken bile
üzüntü duyuyorum ama hala birileri anlamamakta ısrar edebiliyor.
Kuranda her şey yoktur diyenler şu örnekleri veriyorlar;
-Kuranda namazın nasıl kılınacağı, hangi duaların okunacağı ve rekât sayısı yoktur, demek ki bakın her şey yazmıyormuş kuranda.
-Hacca
gittiğimizde neler yapacağız detaylı anlatılmamıştır, örneğin şeytan
taşlamayı kuran yazmaz, demek ki her şey yokmuş kuranda.
-Zekâtlarımızı nasıl vereceğiz, ne kadarını vereceğimiz yazmıyor, demek ki kuran her şeyi yazmıyormuş.
Konuyu
daha fazla uzatmamak için devam etmedim daha çok şeylerin olmadığını
iddia ediyorlar, ama her nedense bunun tersini düşünmeyi yani yanlıştan
doğruya gitmeyi hiç düşünmüyorlar. Ne demek yanlıştan doğruya sözü
derseniz birlikte yapalım. Bize bir söz söylendiğinde onu test ederiz
inanmadan önce. Örneğin birisi ben 18 yaşını doldurdum derse
kanıtlamasını isteriz ve çıkar bakalım nüfus kâğıdını deriz ve baktıktan
sonra doğruysa inanırız. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Peki din ve
iman adına bizlere söylenen sözleri neden kontrol etme gereği duymuyoruz
dersiniz? Yoksa kontrol edilecek veri, bilgi, güvenilecek rehber
elimizde yok mu? (HÂŞÂ) Ya da elimizdeki rehber çok açık ve net değil mi
de bizler böyle bir kontrol mekanizmasına müracaat etmiyoruz? Hani
Allah bizleri kurandan hesaba çekecekti ne oldu Rabbin bu sözü? Unuttuk
mu, hatırlamak mı istemiyoruz? Madem birileri kurandan her şeyi
bulamadıkları için tedirginler, acaba kimler Rabbin katında çok güvenli
de onun sözlerine iman edelim? Bu konuda emin olan var mı aramızda?
Hangi mezhep imamının sözleri Rabbin korumasında bilen varsa söylesin de
aydınlanalım. Rahman güveneceğiniz, dayanacağınız yalnız ben varım
dedikten sonra, nasıl olurda bunun tersini söyleriz. Kimin takvaca üstün
olduğunu, kimin doğru yolda olduğunu Allah yalnız ben bilirim diye
bizleri uyarıyor, nasıl olurda birilerini veliler edinip ardına düşeriz
ve kuranda olmayan sözlerini Allah emri diye alırız, doğrusu anlamakta
zorlanıyorum.
Şimdide gelelim kuranda olmadığını
söyledikleri konulara. İşin ilginci onlara tam tersi soruyu sormak
gerekirken, bizler Kuranı savunmaya kanıtlamaya geçiyoruz. Hâlbuki
Rabbim sizleri kurandan hesaba çekeceğim demişken, onlara sormak
gerekir, sen kanıtla senin kuranda olmayan ve inandıklarının Allah emri
olduğunu demek gerekir. Neyse biz yinede zoru seçelim ve anlatalım
Allahın izniyle.
Kuranda en çok bahsedilen konulardan
birisi de namazdır. Allah hem çok bahsedecek hem de bunun nasıl
olacağını izah etmeyecek doğrusu bu da ilginç bir yaklaşım ve savunma
tarzı. Namaz kılmak İbrahim peygamberden bu yana her topluma farz
kılınmıştır. Örneğin Bakara suresi 83 ayetinde İsrail oğullarına da
namazın farz olduğunu söyler kuran. Ali İmran 39. ayette namazın bizden
önceki ümmetlere farz olduğunu anlarız. Namaz kılarken yapacağımız
hareketleri Allah bizlere anlatmıştır. Bakın Meryem anamıza nasıl namaz
kılacağını hatırlatıyor tamamen şeklini bile tarif ederek. (Ali İmran
43: Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rükû edenlerle
birlikte rükû et. ) Yani Allahın huzurunda saygıyla ayakta dur, buna
kıyam duruşu diyoruz. Devamında da yine secde ve rüku duruşunu
anlatıyor. Tevbe suresi 112 ayette de namazın en önemli unsurlarını
söyler ( …rükû edenler, secdeye kapananlar…) (Hac sur. 26: Bir zamanlar
İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir
şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde
edenler için temizle. ) Ayet ne kadar güzel açıklıyor, hatta İbrahim
peygamberimizden bahsederek. Kabeyi hazırlaması için emir verdiğinde o
evi tavaf edenlerin nasıl namaz kılacağını bile açıkça söylüyor. Kıyamda
duranlar yani ayakta saygı duruşunda duranlar, rükû yani saygıyla
eğilenler Allah önünde, secde edenler yine Allahın karşısında saygıyla
yerlere kapananlar dua edenler için hazırlanıp temizlendiğini
belirtiyor. Daha bu konuda birçok ayet var ama anlayana bunlar
yetecektir sanırım.
Şimdi de genel olarak düşünelim tüm
İslam âlemi namazı aynı şekilde mi kılıyor? Kuranın emrettiği ana
konular hepsinde aynıdır değişmez, nedir bunlar? Kıyamda durmak yani
Allahın huzurunda saygı duruşunda durmak, eğilmek rükû etmek ve secdeye
kapanmak aynıdır. Peki, ne gibi değişiklikler var derseniz, örneğin bir
kısmı kıyam duruşunda ellerini bağlamaz yana salar, bir kısmı bağlar.
Bir kısmı şekil ve oturuş kalkışta küçük değişikler eklemiştir. Ama
hiçbirine yanlış ya da hatalı kimse diyemez. Çünkü hepsinde istenen
Allahın kıyam, rükû ve secdesi vardır. Şimdide bakın namazlarda hangi
dualar okuyacağımız yazmıyor kuranda diyenlere cevap verelim. Allah
müzzemil suresinde (O halde Kuran`dan, kolayınıza geleni okuyun!) diye
açıklık getirir. Demek ki namazda okunacak duaların sabitlenmesi ve öyle
okumazsan kabul olmaz denmesi asla mümkün değildir. Çok daha açık
anlatmak gerekirse bakın Rabbim namazla benden nasıl yardım isteyin
diyor ayetinde. ( Bakara 45: Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin.
Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. ) (
Bakara 153: Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım
dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir) Allah
namazla kendisinden yardım dilenmesini istiyorsa namazlarda şurasında şu
duayı okuyacaksın demek kurana asla uymaz. Rahman namazla benden yardım
dileyin diyor ama birçok ayetinde de nasıl dileyeceği örneğini de
veriyor. Birkaç örnek verelim. (Bakara 201: Onlardan kimi de şöyle
yakarır: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de
güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru. ) ( İsra 80: Şöyle yakar:
"Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk-dürüstlükle sok, çıkacağım yerden
doğruluk-dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç/kanıt ver. )
Demek ki namazlarımızda ne okuyacağımız bizlere kalmış, çünkü Rabbim
öyle söylüyor. Bunu sabitleyip kimse illaki şunu okuyacaksın diyemez.
Bakın o da açıklanıyormuş hem de ne kadar güzel, hiç sıkmadan, özgür
bırakılarak içimizden geldiğince Rabbe yakarırcasına. Rekât sayısına
gelince. Kuran hiçbir zaman Allahın huzurunda ne kadar kalacağını
sınırlamamış ve bir miktar belirlememiştir, tek bir şartla. En kısa
kılınacak namazı bizzat peygamberimiz eşliğinde tarif etmiş kıldırmış ve
bu da bir rekâttır. Savaş ve zorluk halinde kılınan namazı bizzat
peygamberimiz eşliğinde anlatmıştır kuran onu da hatırlayalım. ( Nisa
102: Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden
bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye
varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan
diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar,
silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve
teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla
çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut
hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca
yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil
edici bir azap hazırlamıştır. ) Bizler bize öğretileni kuranda
bulamadığımızda bundan sorumlu değiliz diyeceğimize, eeee bakın demek ki
söylenen doğruymuş, demek ki her şey yokmuş kuranda deme gafletinde
bulunuyoruz. Allah ben her şeyden örnekler verdim ki anlayasınız diyorsa
gerçekten her örnek var demektir ama anlamak isteyene. Şimdi yazacağım
ayet yukarıda verdiğimiz örneğin açıklayıcısı bir ayettir. ( Nisa 101:
Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik
vermesinden korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca
yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır. )
Demek ki zor anlarımızda namazın kısaltılmasının kolaylığını açıkça
belirtiyor, peki diğer zamanlarda ne kadar kılacağımızı neden söylemiyor
dersiniz? İşte onu da bizlere bırakıyor, tıpkı zekât konusunda bizleri
serbest bıraktığı gibi o konuya gelince anlayacaksınız. Her izahı yapan
Allah bizleri bu konuda sınırlamadıysa, bizlere rahmetiyle rahatlatıp
özgür bıraktıysa, bizler bunu anlamayarak bakın her şey kuranda yazmıyor
mu dememiz gerekir sizce? Eğer böyle bir emri olsaydı bizlere bunu da
açıklar ve söylerdi, bunu aklımızdan çıkarmayalım ve sanki bunun
açıklanmaması eksiklikmiş gibi göstermeyelim, yoksa Rahman a saygısızlık
yapmış olacağımızı da aklımızdan çıkarmayalım. Bu konuyla ilgili
sizleri düşünmeye davet edecek bir şey söylemek istiyorum. Allah sabah
namazı vakti yani fecir vaktinde okunan kuran, kılınan namazda da kuran
okunduğuna göre namaz, şahitlidir diye bildirir bizlere kuranda. Bu
sözden bu vaktin önemli olduğu anlaşılır Rabbin katında, Peki neden 2
rekât farz namaz kılarız bu Rabbin özenle bahsettiği vakitte de, öğlen
ya da diğer vakitlerde 4 rekât farz kılarız hiç düşündünüz mü? İşte
kurana göre değil de beşerin öğretisine göre yaşamaya devam edersek,
nereye varacağımızı Rabbin huzuruna gittiğimizde göreceğiz, bence herkes
aklını başına almalı gibi geliyor bana, ne dersiniz?
Hac
konusuna gelince, insanlar beşerin öğretisini beyinlerine o kadar
kazımışlar ki, onu kuranda bulamadıklarında ne yazık ki eksik
diyebilmektedirler. Şeytan taşlamak kuranda geçmiyor diye kuranı yeterli
görmeyenler, hala haçta şeytan taşlarken yapılan izdihamdan ölenlerden
ders almamış görünüyorlar. Bakın Allah Hac konusunda o kadar çok detayı
vermiş ki kuranda. Bakara suresi 189 ayette haccın vaktini ayın
hareketlerinden belirlendiğini açıklıyor. Bakara suresi 158. ayette
hacca gidildiğinde sefa ve Merve tepelerinin ziyaret edilmesinde bir
sakınca olmadığı açıklamasını yapıyor. Düşünün tepelerin seyahatinden
bahseden Rabbim, şeytan taşlama konusunu söylemez miydi olsaydı? Burada
kurban kesileceğini belirtiyor. Hacca gittiğinizde cinsel ilişkiye
girmeyeceksiniz diye belirtiyor ayetinde. Savaşmak yasaktır diyor.
Bakara 199. ayetinde Kabeyi dönerek tavaf edilmesini söyler Allah.
Bakara 203. ayetinde de hac ziyaretini isteyen iki günde bitirebilir
onlara günah yoktur der, geç dönene de günah yoktur diye açıklar. Ama
bizler her ne hikmetse yüksek maliyetlere çıkarmak için sanki haftalar
ve günlerle planlamalar yapılarak böylece herkesin gitmesini de
engellediklerinin farkında bile değillerdir. Allah hac zamanının bilinen
aylardadır diyerek açıklamasına rağmen (haram aylardan bahsederek) onu
görmezden gelip, peygamberimizin hayatında bir kez gittiği hac gününden
başka günün kabul edilmeyeceğini söyleyerek bu kutsal görevin önüne
koskoca bir duvar örmüşlerdir, sebep olanların hesabı çetin olacaktır
eminim. Dünyadaki tüm Müslümanları bir güne sığdıran zihniyet aklın ve
mantığın zihniyeti değilse, Yüce Rabbin emri zaten asla olamaz, artık
bunun farkına varmanın sizce zamanı gelmedi mi dersiniz? Bakın Allah hac
görevi için kuranda onca açıklamayı yaptığı halde, hala kuranın
açıklamalarını yeterli bulmayanlara ne söylemek gerekir acaba? Yorumu
sizler yapınız.
Zekât konusuna gelince.
Kuran ben her şeyden nice açıklamaları değişik ifadelerle verdim diyorsa
bu konuda da açıklama yapmıştır, önce acaba beşerin bu konuda öğretisi
nedir onu hatırlayalım. Hatırlarsınız bizlere altının, paranın, ziynetin
1/40ını zekât olarak vereceksiniz diye öğrettiler. Köylünün ektiği ve
biçtiği mahsulünde 1/10 unu vermesi gerektiği öğretildi şimdiye kadar.
Garip köylüm parası ve altını olandan dört kat fazla zekât vermekten hiç
erinmedi, itiraz da etmedi hep verdi. Bazen düşündü acaba ben neden
fazla veriyorum diye. Büyüklerimiz öyle söylemişse vardır bir hikmeti
dedi ve sustu. Ama keşke Rabbin bizler için indirdiği rehbere bir
baksaydı gerçekleri nasıl görecekti o zaman. Bakın Rabbim nasıl zekât
vereceğimizi ne kadar güzel açık ve net bizlere söylemiş, ama hala
anlamayanlara sözüm yok. ( Bakara 219: …. " Ve sana neyi infak
edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla
yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin. " Allah,
ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. )
Sizce bu ayetten her şey anlaşılmıyor mu? Kazancınızın size ve bakmakla
yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin dedikten sonra,
hala eeee bakın ne kadar vereceği yazmıyor denir mi? Diyorlar işte
söyleyecek bir şey de bulamıyorum doğrusu.
Demek ki
kuranda her şey varmış, zaten var olduğunu söyleyen ben değilim, Yüceler
yücesi Rabbim. Allah bunu söylemesine rağmen acaba bunun tersini
söylemek nasıl bir düşünce olabilir? Allah kuranda insanların yaptığı
yanlışları anlatır ve onlardan örnekler verir. Bu şekilde de bizlerin
aynı hataya düşmemizi engellemeye çalışır, bizlere kitaplar ve elçiler
gönderip uyarır. Sizlere sormak isterim, kuran o kadar ince detaya bile
girer ki bakın birkaç örnek sizlere, yazacağım bu detayları yazan bir
kitap için hala her şey yoktur denir mi takdirinize bırakıyorum.
Allah
namaz kılarken okuyacağımız duanın ses tonunun ne şekilde olacağını
anlatır. Ne çok yavaş ne çok hızlı orta bir kararda okuyun der. Aynı
anneyi emen sütkardeşlerin birbiriyle evlenemeyeceğini belirtir. Sizce
çevrenizde bir düşünün kaç kişiyi ilgilendirir bu konu, onu bile yazıyor
kuran. Yolda kasıla kasıla yürüme diye ikaz eder bizleri. Bir annenin
çocuğunu 24 ay emzirebileceğini anlatır. Mirasımızı nasıl dağıtacağımıza
açıklık getirir. Birbirimizden borç alınca hem yazın hem de şahitler
olsun der. Daha neler neler. Allah bunları atlamadan yazıyor ve
önemsiyor da, birilerinin dışarıdan öğrettikleri kuranda çıkmayınca mı
kuranda her şey yazmaz deniyor, el insaf lütfen artık kendimize gelelim,
eğer uyumaya ve körlüğe devam edersek Allah bir gün bizlerin cezasını
da vereceğini unutmayalı
m. Çok güzel bir söz geldi aklıma. (Geçmişi
hatırlayamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar. )
Geçmişte yapılan hataları Allah kuranda açıkça verir, bunları masal
olsun diye anlatmaz. Kuranın 3/2 si böyle ibretlerle doludur. Eğer masal
okur gibi okur da ondan ibret almazsak oradaki kavimlerin sonunu
bizlerde yaşarız Allah korusun. Kuranda her şey yoktur özet bilgidir
demek, Allahın bir güneş ve rehber olsun diye gönderdim dediği kurana
apaçık bir saygısızlık yapılmış olacağını unutmamalıdır. Rabbimden
dileğim geçmişinden ders alan, gönül gözleri açık, gönlü mühürlenmemiş
kulları arasına bizleri alması dileklerimle.
bura