29.12.09
Hacet Namazı Nasıl Kılınır,Hacet Ve Dilek Duası
1. Hacet namazı kılmak için öncelikle abdest alınır. 2 rekat namaz kılınıp şöyle dua edilir:
Arapça Yazılışı: اللهم انّى أسألك و أتوجّه إليك بنبيّك محمّد يا محمّد إنّى أتوجّه بك إلى ربّى فى حاجتى هذه لتقضى لى اللهم فشفّعهفى
Okunuşu: Allâhümme innî es'elüke ve teveccehü ileyke nebiyyike Muhammedin-nebiyyir-rahmeti, Yâ Muhammedü innî eteveccehü bike ilee Rabbî fî hâcetî heezihî litugdâ lî Allahümme feşebbiğhu fî.
Anlamı: "Allah'ım, SENDEN istiyor ve rahmet peygamberi elçin Hz. Muhammed (S.A.V.)'ı vesîle ederek Rabbime yöneliyorum. Allah'ım, O'nu hakkımda şefaatçi eyle."
2. Başka bir rivâyette ise 2 rekat namaz kılınıp Allah'ı senâ eder (Öğer ve yüceltir), Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'e Salât-ü Selam getirilir ve şöyle dua edilir:
Arapça Yazılışı: لا اله الا الله الحليم الكريم سبحان الله ربِّ العرش العظيم
Okunuşu: Lâ ilâhe illallâhü-l Halîm-ül Kerîm-ü, Sübhânallâhi Rabb'il-Arş'i-l Azîm.
Anlamı: "Halîm ve Kerîm (olan) Allah'tan başka ilâh yoktur. Arş-i Azîm'in Rabbi Allah'ı tesbih ederim."
bura
Felak Suresi Türkçe Anlamı,Felak Süresinin Arapça Okunuşu
Felak Suresi
Açıklama
Felak, sabah manasına geldiği gibi yarmak manasına da gelir. Bundan sonra gelen Nâs sûresiyle birlikte ikisine "iki koruyucu" anlamında "muavvizeteyn" denir. Bu sûrelerin şifa maksadıyla okunduğuna dair hadisler vardır. Medine'de inmiştir. 5 (beş) âyettir.
Okunuşu
بسم الله الرحمن الرحيم
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Bismillahirrahmanirrahim.
Kul, eûzü birabbil felâk, min şerri mâ (kh)alak, ve min şerri gâsıkin iza vekab, ve min şerri neffassâti fil ukad, ve min şerri hâsidin izâ hased.
Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
De ki: Sığınırım rabbine felâkın, halkettiklerinin şerrinden, ortalığı basan karanlıkta oluşacak şeylerin şerrinden, düğümlere üfliyen büyücülerin şerrinden ve hased eden hasedçilerin şerrinden.
bura
19.12.09
Türkiyede Kaç Yahudi Musevi Var,Türkiyede Masonlar
bura
Şahmaran Duası,Şahmaran Duası Anlamı,Şahmaran Duası Varmıdır
Cima, kadınla erkeğin cinsi temasta bulunmasıdır. İslamiyet, müminleri evlenmeye teşvik etmiştir. Evlilik sayesinde cisi arzular tatmin edilir, iffet ve namuz korunur, neslin devamı mümkün olur.
İslam'a göre cimâ'ın da bir takım adabı vardır. Bunlar; birleşmeden önce euzü-besmele çekmek; örtü altında olmak; kıbleye karşı olmamak; aybaşı halinde yapmamak, dübürden sakınmak, kadına yumuşak davranmak; o da ihtiyacını giderinceye kadar terketmemek; ikinci defa ilişkide bulunacaksa eteğini yıkamak; gecenin başlangıcında ilişkide bulunacaksa uyumadan önce yıkanmak, hiç değilse abdest alıp öyle uyumak; sevgi ve ilgiyi artırıcı hareketlerde bulunmak.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. müminleri müjdele!.(Bakara Suresi :223)
İslam cinsi arzuların meşru yoldan giderilmesini ister. Kadına dübürden yaklaşılma yasaklanmıştır.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever."(Bakara Suresi :222)"
Bu bildiğimiz tenasül yoludur. Arka yoldan yaklaşmak doğru değildir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor:
Hanımına arka yoldan yaklaşan kimse lanete uğramıştır.
Erkeğe veya veya kadına arka yoldan yaklaşan kimseye Allah, rahmet bakışıyla bakmaz" Eşler arası dahi olsa anal ilişki livata olarak adlandırılmış ve yasaklanmıştır. (2)
Son yüzyıllarda Batı dünyasında slogonlaşan cinsi serbestli akımı, bir çok sapıklığın, doğal olmayan ilişkileri iğrenç zevklerin yayılmasına, önü alınmayan hastalıkların, ruhi bunalımların baş göstermesine yol açmış, hatta bundan bütün dünya ülkeleri zarar görmeye başlamıştır. İnsanların cinsel ihtiyaç ve isteklerini gayrimeşru yoldan karşılayan, sömüren yeni yeni ticari faaliyet alanları ve sektörler ortaya çıkmaktadır. Toplumumuzda evlilik içi huzursuzluk ve tatminsizliklerde de bu dış yayın ve telkinlerin önemli payı vardır. (2)
Cinsi münasebetten sonra gusletmek farzdır.
Not: Konu ile ilgili geniş açıklamaları Türk Diyanet Vakfı İslami Araştırmalar Merkezi tarafından basılan 2 ciltlik "İlmihal" isimli eserden okuyabilirsiniz.
Kaynak:
1) Şamil İslam Ansiklopedisi, Cima, 2/10
2) İlmihal, TDV, İslami Araştırmalar Merkezi
bura
Şahmaran Duası,Şahmaran Duası Anlamı,Şahmaran Duası Varmıdır
Dua-i Şahmeran
Son birkaç aydır internette çok aranan bir duadır. Özellikle dini bilgisi olmayan inançlı insanlar birbirlerine bu duayı şiddetle tavsiye ediyorlar.
Niçin Okunur?
İnternette var olan bilgilerde yazıldığına göre bu dua, isteklerin gerçekleşmesi için yedi gün okunuyormuş.
Aslı Var mı?
Verdikleri Arapça duada Şahmeran ismi filan geçmediği gibi, dua kitaplarında sık rastlanan ismi azam denen dualardan biridir. Dua hakkında bir kaynak, bir mesnet göstermemişler. Birisi muziplik olsun diye dua kitaplarından bir duayı almış ve internette "bu Şahmeran duasıdır" diye insanları kandırmış olduğu anlaşılıyor.
Bir Açıklama
Cinlerle uğraşan bir arkadaşımdan konu ile ilgili kısa bilgi: Onun bir arkadaşı "gerçek Şahmeran Duası"nı bir sevdiğinin geri gelmesi için okumuş. Belirli günlerin sonunda Şahmeran denen varlık bu kişiye görünmüş ve isteğini anlatmasını istemiş. Kırmızı gözleri ve siyah pelerini varmış. Görüntü şeffafmış. Yani duman gibi veya ışık gibi bir görüntü.. O kişi isteğini anlatmış. Kısa süre içinde sevdiğine kavuşmuş. Ama o kadar çok korkmuş ki, bir daha Şahmeran Duası'nı asla okumam diyormuş.
Gerçek Şahmeran Duası nasıl okunur ve mahiyeti:
Bunun okunmasında bazı ritüellere ihtiyaç varmış. Bunları arkadaşım anlattı ama burada yazmamda bir fayda yok. Zaten o da kulağında kalan bilgileri anlatmıştı. Ben o kadarını bile tamamıyla hatırlamıyorum. Duanın mahiyetine gelince: İçinde Şahmeran denen Cin'in çağrılması ile ilgili sözler bulunması gerekiyor ki internette dolaşan duanın Şahmeran'la bir ilgisi yoktur, tertemiz bir dua olup Allah'ı güzel bir şekilde zikretmeye yarayan güzel bir "vird"dir.
Gerçeği Tehlikelidir
Sakın gerçeğini bulmaya çalışmayın. Bulsanız bile yok edin. Cinlerle irtibat kurmak son derece tehlikelidir. Bu işi yapmak için çok kuvvetli Nur sahibi olmak gerekir. Bu ise çok ciddi İman-Kuran çalışmaları gerektirir. Zaten Kuranla ilgilenen aklı başında bir Müslümanın cinlerden bir beklentisi olamaz. Çünkü Allah ona tertemiz bir akıl ve kalp huzuru vermiştir.
Tarsus'ta Yılan Kalesi
Bir arkadaşım aşağıdaki bilgiyi göndermiş. Kendisine çok teşekkür ederim.
"Tarsus'un doğusunda bir dağın başında bir kale var. Adı "Yılan Kalesi"dir. O kale Şahmeran'ın yaşadığı ve gizlendiği bir mekânmış. Şahmeran zamanında bütün yılanlar orada toplanırmış. Günün birinde Şahmeran öldürülünce bütün yılanlar Tarsus'u istila ederek bir isyan başlatmışlar. Sonra isyana katılan yılanlar söz konusu kalede gizlenerek sırra kadem basmışlar." Şahmeran Cinayeti cinler aleminde hâlâ aydınlatılamamıştır ya da yılanlardan gizlenilmektedir gibi rivayetler halk arasında yaygındır." [1]
Kaynaklar
[1] www.bilgipasaji.com/forum/islam-ve-insan-216/26282-akliniza-takilan-fikhi-sorulariniz-9.html
bura
Cin Çarpması Gerçekmidir Cin Çarpması Varmıdır,Cinlerle ilgili Yaşanmış Hikayeler
Cin Çarpması Nedir ve Cin Nasıl Çıkarılır?
Cin ve şeytan çarpmasının bariz belirtisi, kişinin hareketlerinde gözle görülür bir bozulma ve rahat yürüyememesi gelir. Adımlarında ve konuşmalarında dengesizlik olur. Söyleyeceklerini birbirine bağlamada güçlük çeker. Sizlerinin arasında mantıklı bir anlam ilişkisi kuramaz.
Çarpılma, insanın yapmak istediği veya düşündüğü bir hususu sağlıklı bir şekilde idrak edememesidir. Bunların bazıları başka hastalıklarla benzer belirtiler gösterebileceği gibi bazıları da kendine özgü çok farklı belirtiler gösterir.
Cinlerin insanları çarparak sara nöbetine sokmaları çoğunlukla öfke ve cezalandırma gayesiyle olur. İnsanlardan bazıları cinlere eziyet edebilir veya cinler onların kasten eziyet ettiklerini düşünürler. Kişi farkında olmadan cinlerin üzerine küçük su dökebilir veya kaynar su boşaltabilir. Ya da farkında olmadan cini öldürebilir. Bu da bilmeden cinin bulunduğu yere ağır eşya koymak, taş koymak veya yüksekten düşmek gibi nedenlerle olur. Özellikle kırlarda deliklere tuvalet yapmamak, özellikle tuvalete, hamama ve benzeri yerlere girerken besmele çekmek, yılan, akrep, siyah kedi ve köpeğe zarar vermemek gerekir. Yılan, akrep, siyah kopek öldürülebilir ancak yaralı bırakılmamalıdır.
Büyüklerimiz bu tür olayların yaşandığını bildikleri için çöplük kenarından geçerken, açığa tuvalet yaparken, sıcak kul ve sıcak su dökerken "Destur" denmesini hep tembih ederlerdi.
Şeyh Ebu Bekir Cabir'in anlattığı yaşanmış bir olayda: Şadiye isminde bir ablam vardı. Çocukluğumuzda bir gün evin alt tarafından çatıya, ucunda sepet takılı iple eşya taşıyorduk. Sepeti yukarıya çekerken ablam da çekmek istedi fakat ağırlığına dayanamayıp çatıdan düştü. Düştüğü yerde bir cin bulunuyormuş. Cinin canı yanmış. Cin ablamdan intikam almaya başladı. Her hafta 2-3 kez uykuda geliyor ve onun boğazını sikiyordu. Zavallı ablam bu acıya dayanamayıp havalara zıplıyordu. Cin ancak ölü gibi nefessiz kaldığında bırakıyordu. Bir keresinde ablamın ağzından bu işkenceyi ablamın canını yaktığı için yaptığını söylüyordu. Cin sadece uykuda geliyordu. Yıllar geçiyor ve cin ablamın yakasını bir turlu bırakmıyordu. Zavallı ablam bu acıları yasayarak 10 yıl sonra yine cinin boğazını daha fazla sıkmasıyla çırpınarak son nefesini verdi. Bu olayı bizzat gözlerimle görerek yaşadım.
bura
Cehennemden Geldiği İddia Edilen Sesler dinle
“Yeraltı tabakalarındaki kırılmaların sesini kaydetmek için 14.4 kilometre kuyu kazıyorlar ve bu dinleme cihazlarını yerleştiriyorlar. İlkinde çok zayıf frekansta insan sesini duyuyorlar ama böyle bir şeyin mümkün olmayacağını düşündüklerinden ilk etapta bu yerleştirdikleri cihazdan gelen sesler olabileceği kanaatine varıyorlar. Daha sonra daha yüksek frekanstaki sesleri algılayabilecek cihazı yerleştirdiklerinde hayrete düşüyorlar çünkü yerin dibinden milyonlarca insanin çığlık seslerini duyuyorlar. Çoğu bilim adamı işini bırakıyor.”
Cehennemden gelen ses tartışmasına son noktayı bilim koydu. Rus bilim adamları birer yalancı değilse kaydedilen seslerin gerçek olması bilimsel olarak mümkün. Peki, o sesler gerçekte kime ait? İşte cevabi: Rus bilim adamlarının kaydettiği ve "cehennemden gelen sesler" olarak internette aylardır tartışılan çığlıkların gerçek olabilmesi bilimsel olarak mümkün. Rus bilim adamları doğru söylediklerini belirterek seslerin gerçek olduğu konusunda yeminler ediyorlardı. Bilim onları haklı çıkardı, sesler gerçek bir felakete ait olabilir. Haber 7'nin konuya daha önce bilimsel, dinsel ve fiziksel açıdan yorumları ışığında bakmak için, konularında uzman üç farklı isme sorduğu sorular konuya net bir yanıt verilmesini sağlamıyordu. Ancak "seslerin ne olabileceği" konusunda bir beyin fırtınası için gerekli ipuçlarını içeriyordu. Hatırlanacağı üzere Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu bir frekans karışıklığı olabileceğini ileri sürmüş, ilahiyatçı Ali Riza Demircan magmanın çıkardığı seslerin bu şekilde olabileceğini belirtmiş ve Medyum Memiş de fiziksel açıdan seslerin cinlere ait olabileceğini ileri sürmüştü.
Ben her üç görüsü de sizlerin bilgisine sunuyor ve yorumu sizlere bırakıyorum. Gelen yorumlar arasında ilginç bir görüş dikkat çekiciydi. Celaleddin Alioglu imzasını taşıyan bu yorum bilimsel açıdan incelenmeye değer bir görüştü: İste cevabi netleştirmeye kapı açan yorum "Sesleri dinledim. Cehennemden geldiği yorumuna katılamıyorum. Çünkü cehennem bugün için bize gayb'dır, cennet de öyle. Ama eğer işin içinde bir hile yok da sesler denildiği gibi gerçekten kayıt edilmiş sesler ise bunları helak edilen kavimlerin helak sırasında çıkardıkları sesler olarak düşünebiliriz. Çünkü biz bugün sesleri mesela hard diskimize nasıl kayıt edebiliyor isek pekâlâ mümkündür ki helak edilen kavimlerin helakleri sırasında çıkardıkları sesler de yer katmanları tarafından her hangi bir şekilde kayıt edilmiş olabilir diye düşünüyoruz."
"Bilimsel sorular ve cevapları" başlıklı köse yazarı bu yorumla ilgili olarak Faik Almendi yorumu dikkatlice inceledikten sonra "TÜBİTAK”I aradı. Santral memurundan kendisine bu konuda yardımcı olabilecek bir isim bağlanmasını istedi ve bilimsel bir cevap aldı :
"Bizim öyle bir bölümümüz yok kardeşim!" Sonunda santral memuru ikna edilerek Bilim ve Teknik Dergisi Sorumlusu Raşit Gürdilek'in bağlaması sağlandı. Gürdilek konunun bilimsel açıdan mümkün olduğunu belirterek, bu konuda bir soruya cevap verdikleri belirtti. Internet üzerinden yaptığım araştırma sonucu söz konusu soruyu ve yanıtını buldum.
İşte o soru ve yanıt: Ses bir tür enerjidir ve enerji kaybolmaz o halde geçmişteki bir sesi tekrar duyabilmemiz mümkün mü? ( Sertan Durmuş) Enerji kaybolmaz ama entropi artar. Tüm sorun sesin içerdiği enerjinin zaman geçtikçe mikroskobik hareket biçimlerine aktarılması. Yani, en sonunda tüm etki moleküllerin hızlarının artmasıyla sonuçlanıyor. Bu da, teknik dilde "sesin enerjisinin ısıya dönüşmesi" olarak adlandırılıyor. Isıyla entropi arasında da çok yakin bir ilişki var. Entropi, madde içindeki düzensizliğin bir ölçüsü. Başka bir şekilde söylemek gerekirse, ses dalgalarındaki düzenli hareket biçimi zamanla mikroskobik ölçekte düzensiz harekete dönüşüyor. Termodinamigin ikinci yasası da bu dönüşümle ilgili: Düzenlilik düzensizliğe dönüşebilir ama hiç bir zaman düzensiz bir durum kendiliğinden daha düzenli olamaz – entropi azalamaz. (Ya da ısı enerjisi tamamen daha yararlı enerji formlarına dönüştürülemez.) Gerçi bazı bilim adamları bir yöntemle daha önce oluşmuş bir sesi yeniden oluşturabiliyorlar. Ama bunu yapabilmenin koşulu düzensizliğe geçisin yeterince gerçekleşmemiş olması. Yani, zaman geçtikçe orijinal ses daha az bir belirginlikle elde ediliyor. Eğer aradan çok uzun bir süre geçmişse, hiç bir şey elde etmek mümkün değil.
Sonuç: Bu izâh, bilimsel olarak gösteriyor ki sesler kesinlikle cehenneme ait değil ve yeryüzünde daha önce yaşanmış bir felaketin sesleri olabilirler. Çünkü evrende çıkartılan hiç bir ses kaybolmuyor ve varlığını devam ettiriyor ve bu sesleri daha sonra tekrar dinlemek mümkün olabilir. Hatta çok küçük bir ihtimalle bu sesler kimilerinin iddia ettiği gibi "Ad kavminin helaki sırasında" ortaya çıkan seslerin bir kısmı da olabilir. Ama entropi göz önüne alındığında bu çok çok zayıf bir ihtimal. Söz konusu felaketin pekâlâ emperyalist devletlerin ortaya çıkardığı taze bir felakete ait olması daha mantıklı... Örneğin, ABD'nin Irak'ta yaşattığı vahşetin mağdurlarının sesleri neden olmasın!
Gizli İlimler Admin Yorumu: Şu an Cehennem bize Gayb. Cennet de gayb. Yani daha Ahiret Günü yaşanmadı, defterler verilmedi, mizan kurulmadı. Hâl böyleyken daha ne Cehenneme ne de Cennet'e giden yok. Henüz ğayb olan, yaşanmamış ve gelecekte yaşanılacak bir olayın seslerini kaydetmek imkansızdır. Kabir azâbı mümkündür. Çünkü kişi ölünce, mezarı ya Cehennem çukurlarından bir çukur, ya da cennet bahçelerinden bir bahçedir. Hadiste böyle belirtilmiştir. Yani kişi, öldükten sonra gözündeki tüm perdeler kaldırılır. Gerçek ona gösterilir. Ama bu, Cehennem'in sesi mi derseniz, HAYIR!
Kainattaki hiçbir ses kaybolmaz. Bir yıldız patladığında, görüntüsü ve sesi bilmem kaç ışık yılı sonra bu dünyaya ulaşır. Yani sürekli bir seyahat içindedir. Kabir azâbı da batınî bir azaptır. Yani cesede değil ruhâ verilen bir azaptır. Tabii cesedin de payı, birgün çürümek ve toprak olmaktır. Ama ruha verilen azap, maneviyâtla hissedilir ve sadece kalp gözü açık olanlarca duyulur ve işitilir. Yani âlem-i ervâh'a bakar. Duyulmayan, sadece hissedilen bir şeyi maddî unsurlarla kaydetmek mümkün müdür, bunun gerçeğini sadece Allah bilir. Yani EVP (Elektronik Ses Fenomeni) gibi tekniklerle ya da Kirlian fotoğrafçılığı ile bu âlem hakkında sadece küçük ipuçları alınabilir; ama gerçekliği ne kadar doğrudur, bunu da bilmemiz mümkün değildir.
bura
30.11.09
Uykusuzluk için okunacak dua, Uyku sorunu için okunacak dua
bu duayı okumalıdır.
allahümme ğaratin
nücumu ve hedeetil
uyunü ve entel hayyül
kayyumüllezi
la te;huzühü
sinetün vela nevm
,ya hayyü ya kayyumü ehdi'leylı
ve enim ayni. duasını okur
daha sonra felak nas surelerini okuyarak yatarsa
geceleyin deliksiz bir uyku uyur
bura
19.11.09
Mühim işlerin hallolması için dua,Dilek dilemek için dua,Hayırlı olan işerin hallolması için okunacak dua, Dilek kapılarının açılması için
yetmiş defa dilek kapınız açık oluyor.
bu yüzden bu duayı okuduktan sonra 24 saat boyunca dileğinizi
elinizden geldiği kadar tekrar edin ki bu 70 kez açılan dilek kapınızın
bir tanesine denk gelsin kendiniz bile inanamayacaksınız bu mucizelere
okuyacağınız dua sabah namazından sonra:
1 kez ayetel kürsi (allahüla}
1 kez fatiha ( elham }
ali imran suresinin 18. ve 26. ayeti seccadeden kalkmadan
duanızı edin inanarak edin ve gerisini 24 saat tekrar ederek allaha bırakın
AMA ÖNEMLİ BİR ŞEY VAR DİKKAT.......................
AĞZINIZDAN HAYIRSIZ TEK KELİME ÇIKARMAYIN 24 SAAT DOLANA KADAR
NE BEDDUA NE LANET
ÖRNEK: ALLAH CANIMI ALSINDA KURTULUYUM VEYA ALLAH BELANI VERSİN GİBİ
ÖFKEYLE BİR ANDA ÇIKABİLECEK HER TÜRLÜ KÖTÜ DÜŞÜNCELERDEN SAKININ
ALLAH MUHAFAZA DİLEK KAPISININ AÇIK OLDUĞU ANA DENK GELİR VE BU SEFER FELAKET OLUR
YARADAN TÜM KULLARININ YAR VE YARDIMCISI OLSUN AMİN..................
bura
Aile geçimsizliği için edilecek dua,Evdeki huzur için okunacak dua,Anlaşamayan çiflerin okuması gereken dua
evdeki huzura karşı yani huzursuzlugun gitmesi için
anlaşamayan çiftlerin okuması gereken dua
çifler anşamıyorlar ise birinden biri
buda genelde hanımlar oluyor
yemek yaparken 1000 defa
ya vedud demeliler ya vedud allahın isimlerinden sadece bir
tanesi her birinde ayrı ayrı tılsım vardır
yada yine evdeki huzuru korumak isteyen çiftlerden biri okuyabilir
eşi çok sinirli olupda onun öfkesi bu aileye huzursuzluk veriyorsa diğeri
sinirli olanın yüzüne 1000 defa okup daha sonrada yüzüne üflemelidir
evet allahın isimlerinin hikmetleri okumakla bitmez 99 ismindede tılsımlar vermişdir rabbim allah kimseye aile geçimsizliği vermesin
allah kimsenin ağzının tadını bozmasın AMİN.....
bura
En sıkıştığınız anda anında duanın kabulu için, Zor anda okunacak dua ,İnanamayacaksınız okuyun deneyin
bu savaşı galip olarak almışlar
O günden sonra peygamber efendimiz sıkıştığı anlarda bu duayı etmiş
ve darlıktan kurtulmuş ve bizede peygamber efendimizin izinden gitmek
onun öğütlerini yapmak huzur ve verir sizde bir kerecik olsun deneyin mucizeye sizde inanamıyacaksınız.
ben bizzat denedim ve şahit oldum ama inanarak deyin bu sihirli sözcükleri
NEFY VE İSBAD bukadarda kolay bir dua hepsi bu lütfen deneyi kul sıkışmazsa hızır yetişmezmiş allah kabul ve makbul eylesin dualarınızı AMİNNN......
bura
17.11.09
nazar için dua,peygamber efendimizin nazara okuduğu dua
felak...guleuzu birabbil felak minşerri ma halak ve minşerri ğasigın iza ve kab ve minşerri nefasati fil ukad ve minşerri hasidin iza hased
allah hep sizinle olsun dualarınızı kabul eylesin...
AMİN AMİN AMİN AMİN AMİN ........................
bura
15.11.09
Tılsımlı dua, Hikmetli dua,Cennete girmek için dua, Dilek için hepsi bu duada
bura
Hikmetli,tılsımlı dualar, Cenneti kazanmak için dua,Kabir azbından oku kurtul
bura
Sabah Erken Kalkmak İçin Okunması Gereken Dua
Kaçta kalkmak istiyorsan dile sağına dön ve yat...
bura
31.10.09
İsm-i Azam Duası,İsm-i Azam Duasının Hikayesi,İsm-i Azam Hikmetleri
Asr-ı Saadette ticâretle uğraşan bir tâcir mümin vardı. Bu tacir, ticaretinde helâl-haramı gözetir, Allah ve Resulü için bu ticareti yapar, herkesin hakkına riayet ederdi. Ticaretini Şam ile Medine arasında gerçekleştirir, çoğunlukla da ticaret kervanları ile hareket etmez, tek başına yolculuk yapmayı severdi.
Bir alacağını almış, satacağını da satmış ve Şam’dan Medine ye doğru hareket etmişti. Epeyce yol almıştı ki, baştan aşağı silahlı bir eşkıya ile karşılaştı. Eşkıya bu mümin taciri tehdit etti;
Eşkıyâ: "Mallarını şuraya indir, develerini de şu ağaca bağla.”
Mümin tâcir: “Mallarım senin olsun, beni bırak gideyim."
Eşkıyâ: "Bugüne kadar soyup da öldürmediğim kimse yok Senin hem mallarını alacağım, hem de canını.”
Mümin tâcir: “Madem beni öldürmeye kararlısın, senden son bir talebim var"
Eşkıyâ: “Söyle talebini”
Mümin tâcir: “Ben Müslüman'ım abdest alıp, iki rekât namaz kılayım ondan sonra beni öldür."
Eşkıyâ, izin verir. Tâcir önce abdestini alır, sonra da İki rekât namaz kılar ve ellerini Rabbine açar:
" Ya Vedud! Ya Vedud! Ya Ze’l-arşi’l-mecîd! Ya Mübdi, Ya Mu’id! Ya Fe’aalün lima yürid! Eselüke bi-nuri vechike’l-lezi mele’e erkane arşike ve es’elüke bi-kudretike’l-leti kadderte biha halkake ve bi rahmetike-lleti vesiat külle şeyin. La ilahe illa ente. Ya Muğis, eğisni! Ya muğis, eğisni! Ya muğis, eğisni! "
Mümin tâcirin duâsı bitmişti ki, çok garip bir hâdise meydana gelir. Birden beyaz bir at üstünde yeşil elbiseli, elinde de harbe olan bir süvâri peydâ oldu. Eşkıyâ şaşırmış, ne yapacağını bilemez bir durumdaydı. Eşkıyâ, tâciri ve malları unuttu, ortaya çıkan bu süvâriye saldırdı. Süvâri, bir darbe ile eşkıyayı yere düşürdü.
Süvâri, tâcire dönerek: “Öldür bu eşkıyayı" dedi.
Mümin tâcir: "Ben hayatımda kimseyi öldürmedim, insan öldürmeyi hoş görmem. Beni bağışla.” dedi.
Sonra süvâri, eşkıyâyı bir darbe ile öldürdü.
Tâcir sordu: “Sen kimsin?"
Süvâri: “Ben üçüncü kat gökte duran bir meleğim. Bu adamı öldürmeyi Allah Teala bana nasip etti. Sen namazından sonra ellerini kaldırıp duaya başladığında, gök kapılarının çalındığını duyduk, öyle şiddetle çalınıyordu ki. Mühim bir hadisenin olduğunu anladık. İkinci defa dua ettiğinde gök kapıları açıldı. Üçüncü defa dua ettiğinde, Allah Teala, Cebrail Aleyhisselam’ı görevlendirdi.
Cebrail Aleyhisselam şöyle dedi:
‘Dua eden falan mümini kim kurtaracak” Ben talep ettim de görevlendirdiler. Ey Allah Teala’nın mümin kulu! İyi bil ki! Senin yaptığın bu duayı kim yaparsa Allah Teala onun sıkıntısını giderir, ona yardım eder.”
Bu hadiseden sonra mümin tâcir, yola koyulur ve Medine’ye varır. Soluğu Kâinatın Efendisi Sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda alır ve başından geçen hadiseyi anlatır. Taciri dinleyen Kâinatın Efendisi Sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle buyurur:
"Muhakkak ki, Allah Teala sana Esma-ül Hüsna'yı telkin etmiş. O isimlerle Allah Teala’ya dua edilirse, istenen verilir.”
Kaynak: http://www.islamiforum.com/lofiversion/index.php/t20435.html
bura
Salat-ı Tefriciye Hikmetleri,Salat-ı Tefriciye Arapça Okunuşu,Salatı Tefriciyenin Türçe Anlamı
Hoparlörünüzün Sesini Açın Salat-ı Tefriciye Arapça olarak okunacaktır..
Salat-ı Tefriciye
(Hacet Duası)
İmamı Kurtubî Hazretleri, şöyle buyurmuştur: "Bir kimse, çok önemli bir işinin veya önemli bir dileğinin gerçekleşmesini, ya da üzerinde devam edip duran büyük bir belanın üzerinden çekilip gitmesi (kalkması) için "Salât-i Tefriciye"yi (4444) defa okuyup, bu mübarek Salât-ü Selâm ile Yüce Peygamberimiz'i vesile edinse, hiç şüphe ve tereddüt yoktur ki, Yüce Allah, okulunun istek ve muradının olması için hayırlı bir sebeb yaratır ve ona muradını verir."
Okunuşu
"Allâhumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ Seyyidinâ Muhammedinillezî tenhallü bihil ukadü ve tenfericu bihil-kürebü ve tukdâ bihil-havâicu ve tünâlü bihir-reğâibü ve hüsnül-havâtimi ve yustaskal ğamâmu bivechihil Kerîm ve alâ âlihî ve sahbihi fî külli lemhatin ve nefesin bi adedi külli ma'lûmin lek."
Anlamı
Allah'ım Bizin Efendimiz Muhammed'e (sav) kusursuz bir salat ve rahmet, mükemmel bir selam ve selamet vermeni diliyoruz. O peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara onun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar onun hürmetine elde edilir. Onun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah'ım, onun ehl-i beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salat et.
bura
Parapsikoloji Nedir,Parapsikoloji Nasıl Çıkmıştır,Parapsikoloji Tarihi
1930'lı yılların başında A.B.D de Duke üniversitesinde J.B.Rhine ve eşi L. Rhine tarafından yürütülen çalışmalarda psişik çalışmaları belirtmek için almanca parapsychologie terimini kullanmışlardır. Alışılagelmişin dışı farklı psikoloji anlamına gelmektedir. Bu yılarda telepati, telekinezi ve durugörü çalışmalarının yoğun olduğu ve isimlendirmelerde özellikle durugörüdeki hadiselerin Extrasensory perception adlandırdıkları (duyu dışı algılamalar) görülmektedir.
Duyu dışı algılamaları geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği algılama diye önce üçe ayırmışlardır. Duke üniversitesi laboratuarlarında zihnin madde üzerindeki fiziksel etkileri araştırıldığında bulunan sonuçlar zihinsel devinim anlamında yeni bir terimin kullanıldığını görmekteyiz Psikokinesis kısaca PK yani zihnin maddeye hakimiyeti yine bu dönemlerde spirit çalışmalarda hassas deneklerin meydana getirdiği fenomenleri inceleyen bilim adamları medyom kelimesinin yerine PSİ yetenekleri adını vermişlerdir.
Fransa'da 1900'lü yılların başında Alan Cardec'in ve ABD de EDGAR CAYCE isimlerinin Trans altında çeşitli algı ve kehanetlerini işte bu PSİ yetenekleri ile izah etmeye çalışmışlardır. Parapsikoloji araştırmacıları bu isimlerin yanında yine aynı dönemlere rastlayan bir dönem Sovyetler Birliği ve Doğu Bloğu araştırmacılarının ESP yerine psikotronik veya biyoiletişim PSİ yerine bioenerji /bioplazma kelimelerini kullanmışlardır.
Sovyet ideolojisi bu fenomenleri biokimyasal hadiseler olarak ele almıştır. Psikotronik, Yunanca psişe ve elektron sözcüklerinden gelmektedir. İlk kez 1968'de Dr. Z. Reydak başkanlığında bir grup Çek bilim adamı tarafından Moskova Uluslararası Parapsikoloji konferansında parapsikoloji sözcüğü yerine kullanıldı. Bu bilim adamları parapsişik olaylarda sözü edilen enerjinin yapısını keşfetmek amacında olduklarını belirtmişlerdi.psikotronik enerji paranormal olayların temelini oluşturabilir. Bu enerji birimi ise psikotron olarak adlandırılmaktadır.
Dr. Rejdak, psikotronik ile ilgili olarak özde insanla ilgili olan bir biyonik bilimdir. Biz, PSİ olayını öncelikle insanda ikincil olarak ta tek başına bir enerji şeklinde tanımlamaya çalışıyoruz. Amaç ya ara bağlantı olarak insanı yada insanı saf dışı bırakarak yapay bir sentezi kullanarak (elektromanyetik,çekimsel yada diğerleri gibi bilinen enerji biçimlerinden hiçbirinin bu olguda geçerli olmadığı bir kez kanıtlandığında ,insanın telepatik nakil sırasında kullandığı enerjinin bir üretecini meydana getirmek yoluyla), bu konuyla ilgili sorunların uygulamalı sonuçlarını arayıp bulmaktır der.
Psikotronik denemelerin bu gün hangi boyutta olduğu bir gizemdir.Amerika da Meşhur bir Philedelphia deneyinden söz edilir burada bir geminin su üzerinden demateryalize edilerek enlem ve boylamı önceden belirlenen başka bir alana nakil yaptırıldığı söylenir.
Psikotronik enerji ile ilgili çalışmalar parapsikolojinin en dinamik alanlarından biridir. Eski dönem mısırda bu enerjilerin kullanıldığına dair savlar vardır. Yine tarih içinde parapsikoloji gezimizde 1939 yılında, Sovyet mühendis Semyon Davidoviç Kirlian'ın geliştirdiği yüksek frekans alanlı bir fotoğraf tekniğini görürüz. Bu yöntemle canlı ve cansız nesnelerin çekilen fotoğraflarında cisimlerin etrafında gözle görünmeyen renkli bir alanın varlığının ispatlandığını görüyoruz.teşhis ve tedavide araç olarak kullanılan bu teknik günümüzde kullanılmaktadır.
Sovyet bilim adamları enerji beden üzerindeki çalışmalarını ilk kez 1968 de Kazakistan devlet üniversitesince basılan Kirian etkisinin biyolojik etkinliği başlığını taşıyan ve ayrıntılı bir rapor halinde bilim dünyasına sunmuşlardır. Buna göre bu fotoğraflarda görülen biyo-ışıldama organizmanın elektriksel bir hali olmayıp biyoplazma tarafından oluşturulmaktadır.
Bizim kendi kültürümüzde ölmekte olan bir kişiyi algılayan insanların onun ışığını göremiyorum. Ferri sönmüş tabiri ve Hıristiyan kilisesinin ve Hinduist Budist inanışlarında baş bölgelerine çizilen ışıkların biyoplazma olduğunu 1968 yılında söyleyenlerden sonra 2000'lere girerken biz olabilir diyebilir miyiz?
KAYNAK BELİRTİLMELİ
bura
Reenkarnasyon Nedir,Reenkarnasyon Varmıdır ? Reenkarnasyonun Kuran-ı Kerimdeki Yeri
Yüzyıllardan beri -çok kısır da olsa- faaliyet gösteren ve bugün liderliğini Yahudi asıllı bir Amerikalının yaptığı bir dünya tarikatı haline gelen ve "parapsikoloji" biçiminde adlandırılan bu akım, bugünün insanını önüne kurulan en büyük tuzak haline gelmiştir.
Bu tarikatın genel felsefesini, dünya dini ve dinler arası ayrımın yok edilmeye çalışılması oluşturmaktadır. Bu inanışa göre insan ruhu tekamüle uğrayacak ve kemale yani mükemmelliğe ulaşıncaya kadar "yeniden doğuş"a tabi tutulacaktır. İnsanları dünya dini felsefesine yaklaştırmaya çalışan bu akımın uyguladığı en önemli metot ise her insana kendi dini inanışından örnekler getirip göstermeye çalışmaktır.
Araştırmayı ve öğrenmeyi unutmuş, bu konuda kendisine, nefsine, tatlı ve hoş gelen ne verilirse hiç itiraz etmeden, hemen alıp öpüp başına koyan günümüz insanını bu durumda kandırmak çok kolay olmaktadır.
REENKARNASYONU iddia edenlerin bu iddialarını ispatlama yoluna başvurdukları dört ana nokta vardır:
1. Kur'an-ı Kerîm'de bu hususu ispat ettiğini savundukları ayetler,
2. Görülen rüyalar,
3. Hipnoz sırasındaki ifadeler,
4. Ve en son olarak da, bunu savunan kişilerin yaşadıklarını söyledikleri eski hayatlarını doğrudan hatırlamaları.
Şimdi bu dayandıkları noktaları teker teker çürütmeden önce en son söyleyeceğimiz sözü en başta söyleyelim ve bu düşüncelere neden olan temel unsuru açıklayıp izah edelim. Bu temel unsur bizler gibi Cenab-ı Allah'ın yarattığı bir varlık olan "CİN" unsurudur.
Şimdi bu unsurun Kur'an-ı Kerîm'de bu tür sapıklıklara neden olabileceğini izah eden Ayet-i Kerîmeler'e bakalım.
Nas Suresi, Ayet: 6.
"O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da."
Yani şeytanla ilgili olan Ayet-i Kerîmeler'de izah edilen kafir cinlerdir. Şeytanın ve kafir cinlerin insanları azdırıp doğru yoldan uzaklaştıracağına delalet eden şu Ayet-i Kerîmeler bize bu hususta apaçık yol göstericidir.
Araf Suresi, Ayet: 16
"İblis ‘Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, insanoğullarını saptırmak için muhakkak senin doğru yoluna oturacağım, vesvese verip pusu kuracağım.‘ dedi" Bu ayetin ifadesinde şeytanın insanları doğrulardan ve Allah’ın emrinden saptırarak yanıltacağı izah olunuyor.
Nisa Suresi, Ayet: 120
"Muhakkak ki şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin hidayete erdirildiklerini sanırlar. Şeytan onlara vaat eder, onları uzun emel ve kuruntulara düşürür. Şeytanın kendilerine vaat ettikleri, aldatmacadan başka bir şey değildir."
Bu Ayet-i Kerîmeler'de açıklanmaktadır ki, cinler insanları sapıklığa ve delalete sürüklemek için çeşitli tuzaklar hazırlamakta ve onları imanlarından etmektedirler.Kur'an-ı Kerîm'i tefsir ederken büyük müfessirler ilk önce Esbab-ı Nüzul adı verilen ayetlerin indirilmesine sebep olan olayları inceler daha sonra da o olaylar doğrultusunda ayet ve sureleri tefsir ederler. Şimdi bu doğrultuda kastedilen Ayet-i Kerîmeler'i inceleyelim: Kendi tezlerini iddia ettiğine inandıkları Ayet-i Kerîme;
Bakara Suresi Ayet: 28
"Allah'ı nasıl olur da inkar edersiniz? Ölü idiniz, sizi diriltti. Sonra sizi yeniden öldürecek. Ve tekrar sizi diriltecek. Ve nihayet O'na döneceksiniz"
Bu Ayet-i Kerîme'nin indiriliş sebebini Peygamberimiz (S.A.V) bizzat şöyle izah etmişlerdir: Kıyamet ve hesap günüyle ilgili Ayet-i Kerîme geldiği zaman müşrikler ve münafıklar Allah Resulü (S.A.V) ile dalga geçmişler ve çürüyüp yok olan insanın hesap vermesinin mümkün olmadığını iddia etmişlerdir. Onun üzerine bu ayet nazil olmuştur.
Ayetin açıklaması ise şöyledir:
"Biz insanların daha ruhlar aleminde, bir cesede sahip olmadan ve dünyaya gönderilmemiş durumda ölüler iken, bizlere sahip olduğumuz cesetleri ikram edip Cenab-ı Allah'ın dirilttiği ve belli bir süre bu dünyada bu cesedimizle yaşadıktan sonra tekrar bizim anladığımız anlamda öleceğimizi ve nihayet kıyamet günü tekrar bizi ilk önce yaptığı gibi Cenabı Allah'ın dirilteceğini ve nihayetinde O'na dönüp yaptıklarımızın hesabını vereceğimizi" izah etmektedir. Yani ayetin nihayeti kıyameti ve hesabı hatırlatmasıdır.
Ancak onlar kıyameti, ruhun kendi kapasitesine göre mükemmele ulaşıncaya kadar dünyaya gelip gideceğini ve ruhun sonsuza kadar bu şekilde devam edeceğini ifade ederek kıyameti ve hesabı inkar etmektedirler. Yani bu izah tarzının İslam'la uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Bu fikri savunanların İslam'a mal ederek düştükleri hata, Kuran'da ve reenkarnasyonu inkar eden hiçbir Ayet-i Kerîme'nin olmadığı görüşüdür. Tabi ki, araştırma ve öğrenme gereğini hiç duymayan bazı Müslümanlar da buna hemen inanmaktadırlar. İşte Kur'an-ı Kerîm'in bu yalanı inkar eden iki ayeti:
Müminun Suresi, Ayet: 99 - 100
“Nihayet onların her birine ölüm gelip çatınca ‘Ey Rabbim beni Dünya’ya döndür ‘ diyeceklerdir“ “Tabi ki, ben zayi ettiğim, boş geçirdiğim ömür mukabilinde iyi amellerde bulunayım. Hayır, bu onların söylediği boş laftan ve boş sözlerden ibarettir. Önlerinde dirilecekleri güne kadar kalkmalarını önleyecek berzah (perde) vardır."
Bu Ayet-i Celileler'den de açıkça görülebileceği gibi, ölüp de gideceği yer kendisine gösterilen insan, korkusundan Allah'a yalvaracak ve mükemmel insan olabilmek için dünyaya dönmek isteyecektir. Fakat kendisine izin verilmeyip, ta ki kıyamet gününe kadar berzah yani kabir aleminde tutulacaktır.
Kaynak : http://www.gizliilimler.tr.gg
bura
30.10.09
Zengin olmak için Okunması gereken dua,Zenginlik Duası,Bol Rızık İçin Okunacak Dua
Herşeyden evvela tabiki duamızı edeceğiz..şayet bol rızık ve zenginlik istiyor isek öncelikle çalışmamız gerektiğini unutmamalıyız...Yoksa Allah Gökten Altın yağdıracak hali yok elbetteki onada kudreti gücü yeter ancak çalışmak çalışmak çalışmak diyorum..
Zengin Olmak İçin Okunacak Dua
Ya ilahel alihetir refiy-ı celâlüh
bu esmayı günde 20 kere okumayı adet haline getiren kişi fakirlikten ve sıkıntıdan kurtulur kendisine rızık kapıları açılır. Dünya ve ahret saadetine erer . Yalnız arkadaşlar bu ve buna benzer esmaları ve zikirleri çeken ve olmadı diyen kişilere sadece bu sözüm ibadet ehli olmayıp sadece çıkarlarınız doğrultusunda Allah'a yalvarmanız ve onu zikretmeniz elbetteki sonuçsuz kalır nasıl çıkar doğrultusunda arkadaş ve dost edinip sonunda yalnız kalıyorsak bu da. öyle önce kulluk edin sonra ondan medet bekleyin derim
bura
Duaların Esrarı,Dua Etmek,Kuranda Dua Etme ve Kabul Olması
Duaların hayatımızda büyük bir öneme sahip olduğu herhalde tartışma götürmez bir konudur..Büyüklerimizin bir sözü vardır yer gök dua ile evet bencede yer gök dua ile zaten bu atasüzü de aşşağıdaki ayeti kerime ile sabitlenmiştir...vesselam..
"Eğer sizin duanız olmazsa ne ise yararsınız ?"
Kuran'a Göre Dua
"Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek" anlamlarına gelen dua, Kuran'a göre "kulun bütün benliğiyle Allah'a yönelmesi" ya da "gücü sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek yardım dilemesi" şeklinde tanımlanmaktadır.
Allah inancı olan her insanın çeşitli şekillerde dua ettiği bir gerçektir. Ancak insanların oldukça büyük bir kısmı duayı, sadece darlık ve sıkıntı anında elden gelen tüm ihtimaller denendikten sonra Allah'ı hatırlamak şeklinde anlamaktadırlar. Bu insanlar üzerlerindeki sıkıntı geçince bir sonraki darlık ve sıkıntı anına kadar Allah'ı unutur ve ondan bir şey talep etmeyi akıllarının ucundan dahi geçirmezler.
İnsanların başka bir bölümünde de son derece hatalı bir dua anlayışı hüküm sürmektedir. Bu insanlar için dua, küçük yaşlardan itibaren ailenin yaşlı bir ferdi tarafından öğretilen anlaşılmaz bazı sözlerdir. İnsanların bu tür dualarında Allah'ın varlığı, birliği, büyüklüğü, kudreti, insanları sürekli olarak görüp-işittiği, dualara icabet edeceği fazla düşünülmez. Önceden ezberlenmiş olan dua kalıpları tekrarlanır, durur. Oysa kitabımızın da konusu olan, Allah'ın Kuran aracılığıyla insanlara duyurduğu dua çok farklıdır.
Kuran'a göre dua etmek, Allah'a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah'ın sıfatlarını bir düşünelim. O, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir... İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allah'tan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allah'tan bir istekte bulunmak için insanın sadece düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allah'a ulaşmak bu denli kolaydır.
İnsan kulluk bilincinde olduğu sürece Allah Katında bir değer kazanabilir. Bu yüzden insanın Allah'a yönelmesi, hataları konusunda Allah'a itirafta bulunması ve sadece Allah'tan yardım dilemesi gerekmektedir. Bunun dışında bir davranış tarzı Allah'a karşı büyüklenmektir ki, Kuran'da bunun cezasının sonsuz cehennem olduğu bildirilir.
Günümüz toplumlarında dikkat çeken bir gerçek, diğer birçok ibadet gibi duanın da terk edilmiş bir gelenek olarak düşünüldüğüdür. Aslında bu düşüncenin gelişmesinin perde arkasında "Allah'tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dünya" olabileceği telkini yatmaktadır. İnsanların büyük bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde cereyan eden olaylar olduğunu düşünürler. Bu yüzden de ölümle burun buruna gelmeden ya da çok büyük bir felaketle karşılaşmadan Allah'a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgıda öyle bir noktaya gelenler olur ki, bunlar duayı adeta geçmiş zamanlardan günümüze kadar ulaşmış bir sihir tekniği olarak algılarlar. Halbuki dua, yaşamın geneline yayılacak başlıbaşına bir ibadettir.
İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Maddi durumu iyi olan, hayatta tüm istediklerine kavuştuğunu düşünen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmek son derece hatalıdır. Çünkü bu durumda dua etmenin tek sebebinin dünyevi arzuların tatmini olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa müminler hem dünya hayatları için, hem de ahiretleri için dua ederler. Dua beraberinde tevekkülü de getirir. Dua eden insan, karşısına çıkabilecek zor ya da kolay her türlü durumu, tüm olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'ın takdirine bırakmış demektir. Bir problemi çözmenin ya da önlemenin bütün yollarının evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah'a dayandığını bilmek, tüm işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mümin için bir ferahlık ve güven kaynağıdır.
Kaynak: http://sozcu.net/dini-hikayeler/duanin-gucu-2632/
bura
Batıl İnançlar,Batıl İnançlar varmıdır,Batıl İnançların Oluşumu
Dünya'da Batıl İnançlar
1. 13. Cuma: İskandinav mitolojisinde 12 tanrıya 13. kötü tanrının katılmasının insanlara kötü talih getirdiğine inanılır.
2. 2 ayaklı merdiven açıkken bir üçgen oluşturur. Altından geçmek bazı Hıristiyanlarca kutsal üçlemenin bozulmasına neden olduğuna inanılır. Kutsal üçleme kırılarak şeytanla bir anlaşma içerisine girildiği söylenir ve kötü şans getirir.
3. Antik Mısır'da Tanrıça Bast siyah bir kedi olarak tasvir edilirdi. Hıristiyanlarca diğer dinleri çağrıştıran her türlü obje kötü şans getirirdi ve dinlerine karşı çıkardı siyah kedi de dinlerine zarar verecek tanrıyla aralarına girecek bir objeydi. Hatta kedileri olan kadınlar bir dönem cadılıkla suçlanıp cezalandırılmıştı Engizisyon Mahkemeleri zamanında.
4. Yakınlarda bir baykuş 3 kez öttüğünde oraya ölüm getirdiğine inanılır kimilerince.
5. Ortada hiçbir şey yokken evin içinde bir köpeğin havlaması sonucunda evde birinin hastalanacağına inanılır.
6. Masada bıçakların üst üste gelmesi durumunda yani hane içerisinde masada duran bıçaklar çakışırsa o evde kavga olacağına inanılır.
7. Sebebi ve temeli bilinmese de evde kırılan aynanın 7 yıl şansızlık getirdiğine inanılır. Durduk yere sebepsiz kırılan aynanın ise ölüm getirdiğine..
8. Birçok toplumda batıl olarak ev içerisinde şemsiye açmanın kötü şans getirdiğine inanılır.
9. 1 Mayıs'tan önce ağaçtan çiçek koparıp eve getirmek kötü şans getirir.
10. Birine karşılığında başka bir şey almadan eldiven vermek kötü şans getirir.
11. Suya, denize taş atmak kötü şans getirir.
12. Yeni ayakkabılar masanın üstünde bırakılmaz.
13. Yeni eve taşınırken eski evin süpürgesi yeni eve götürülmez.
14. Kulağınız yanıyorsa biri sizi anıyor demektir. Sol kulak yanıyorsa kötü sağ kulak yanıyorsa iyi şekilde
15. Sol elinizin avuç içi kaşınıyorsa kavga edeceksiniz sağ elinizin avuç içi kaşınıyorsa para gelecek
16. İyi bir şeyden bahsederken ve zarar gelmesi istenmiyorsa tahtaya 3 kez vurulur.
17. Süpürgeyle vurduğunuz kişi tembel olur.
18. Eğer fakir birine yeni bir çift ayakkabı vermezseniz hayatınız boyunca öldükten sonra diğer yaşama çıplak ayakla gidersiniz.
19. Birinin bardakta yarım kalmış suyuna su ilave ederek içilmez kötü kader getirir.
20. Cadılardan korunmak için mavi boncuk taşınır.
21. Eğer köprüde bir arkadaşınıza hoş çakal derseniz o arkadaşınızı bir daha göremezsiniz. (buna ben de inanıyorum)
22. Fırtınalı havada saç kesmek iyi şans getirir.
23. Kediler bebeklerden uzak tutulur, kedilerin bebeklerin nefesini çaldığı söyl
bura
Karabasan Nedir,Karabasan Varmıdır,Karabasan Resimleri
bura
yasin suresi türkçe okunuşu,Yasin Suresi Arapça Sesli Videosu
Yasin Suresi'nin Okunuşu1. Yasın
2. Vel kur'anil hakiym
3. İnneke le minel murseliyn
4. Ala sıratım müstekıym
5. Tenziylel aziyzir rahıym
6. Li tünzira kavmem ma ünzira abaühüm fehüm ğafilun
7. Le kad hakkal kavlü ala ekserihim fehüm la yü'minun
8. İnna cealna fı a'nakıhim ağlalen fe hiye ilel ezkani fehüm mukmehun
9. Ve cealna mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynahüm fehüm la yübsırun
10. Ve sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü'minun
11. İnnema tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmane bil ğayb fe beşşirhü bi mağfirativ ve ecrin kerım
12. İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in ahsaynahü fı imamim mübiyn
13. Vadrib lehüm meselen ashabel karyeh iz caehel murselun
14. İz erselna ileyhimüsneyni fe kezzebuhüma fe azzezna bi salisin fe kalu inna ileyküm murselun
15. Kalu ma entüm illa beşerum mislüna ve ma enzeler rahmanü min şey'in in entüm illa tekzibun
16. Kalu rabbüna ya'lemü inna ileyküm le murselun
17. Ve ma aleyna illel belağul mübın
18. Kalu inna tetayyarna biküm leil lem tentehu le nercümenneküm ve le yemessenneküm minna azabün eliym
19. Kalu tairuküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmüm müsrifun
20. Ve cae min aksal medıneti racülüy yes'a kale ya kavmittebiul murseliyn
21. İttebiu mel la yes'elüküm ecrav vehüm mühtedun
22. Ve ma liye la a'büdüllezı fetaranı ve ileyhi türceun
23. E ettehızü min dunihı aliheten iy yüridnir rahmanü bi durril la tuğni annı şefaatühüm şey'ev ve la yünkızun
24. İnnı izel le fı dalalim mübın
25. İnnı amentü bi rabbiküm fesmeun
26. Kıyledhulil cenneh kale ya leyte kavmı ya'lemun
27. Bima ğafera lı rabbı ve cealenı minel mükramiyn
28. Ve ma enzelna ala kavmihı mim ba'dihı min cündim mines semai ve ma künna münziliyn
29. İn kanet illa sayhatev vahıdeten fe iza hüm hamidun
30. Ya hasraten alel ıbad ma yetiyhim mir rasulin illa kanu bihı yestehziun
31. Elem yerav kem ehlekna kablehüm minel kuruni ennehüm ileyhim la yarciun
32. Ve in küllül lemma cemiy'ul ledeyna muhdarun
33. Ve ayetül lehümül erdul meyteh ahyeynaha ve ahracna minha habben feminhü ye'külun
34. Ve cealna fiyha cennatim min nahıyliv ve a'nabiv ve feccerna fiyha minel uyun
35. Li ye'külu min semerihı ve ma amilethü eydiyhim efela yeşkürun
36. Sübhanellezı halekal ezvace külleha mimma tümbitül erdu ve min enfüsihim ve mimma la ya'lemun
37. Ve ayetül lehümül leyl neslehu minhün nehara fe iza hüm muslimun
38. Veş şemsü tecrı li müstekarril leha zalike takdiyrul aziyzil aliym
39. Vel kamera kaddernahü menazile hatta ade kel urcunil kadiym
40. Leşşemsü yembeğıy leha en tüdrikel kamera velel leylü sabikun nehar ve küllün fı felekiy yesbehun
41. Ve ayetül lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fil fülkil meşhun
42. Ve halakna lehüm mim mislihı ma yarkebun
43. Ve in neşe' nuğrıkküm fela sariyha lehüm velahüm yünkazun
44. İlla rahmetem minna ve metaan ila hıyn
45. Ve iza kıyle lehümütteku ma beyne eydıküm ve ma halfeküm lealleküm türhamun
46. Ve ma te'tiyhim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu'ridıyn
47. Ve iza kıyle lehüm enfiku mimma razekakümüllahü kalelleziyne keferu lilleziyne amenu e nut'ımü mel lev yeşaüllahü at'amehu in entüm illa fı dalalim mübın
48. Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn
49. Ma yenzurune illa sayhatev vahıdeten te'huzühüm vehüm yehıssımun
50. Fela yestetıy'une tevsıyetev ve la ila ehlihim yarciun
51. Ve nüfiha fis suri fe iza hüm minel ecdasi ila rabbihim yensilun
52. Kalu ya veylena mem beasena mim merkadina haza ma veader rahmanü ve sadekal murselun
53. İn kanet illa sayhatev vahıdeten feiza hüm cemiy'ul ledeyna muhdarun
54. Fel yevme la tuzlemü nefsün şey'ev vela tüczevne illa ma küntüm ta'melun
55. İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihun
56. Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun
57. Lehüm fiyha fakihetüv ve lehüm ma yeddeun
58. Selamün kavlem mir rabbir rahıym
59. Vemtazül yevme eyyühel mücrimun
60. Elem a'hed ileyküm ya benı ademe el la ta'büdüş şeytan innehu leküm adüvvüm mübiyn
61. Ve enı'büduni haza sıratum müstekıym
62. Ve lekad edalle minküm cibillen kesiyra efelem tekunu ta'kılun
63. Hazihı cehennemülletı küntüm tuadun
64. Islevhel yevme bima küntüm tekfürun
65. El yevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun
66. Velev neşaü letamesna ala a'yünihim festebekus sırata fe enna yübsırun
67. Velev neşaü le mesahnahüm ala mekanetihim femestetau mudiyyev ve la yarciun
68. Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk efela ya'kılun
69. Ve ma alemnahüş şı'ra ve ma yembeğıy leh in hüve illa zikruv ve kur'anüm mübiyn
70. Li yünzira men kane hayyave ve yehıkkal kavlü alel kafirın
71. E ve lem yerav enna halakna lehüm mimma amilet eydına en'amen fehüm leha malikun
72. Ve zellelnaha lehüm fe minha rakubühüm ve minha ye'külun
73. Ve lehüm fiyha menafiu ve meşarib efela yeşkürun
74. Vettehazu min dunillahi alihetel leallehüm yünsarun
75. La yestetıy'une nasrahüm vehüm lehüm cündüm muhdarun
76. Fela yahzünke kavlühüm inna na'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun
77. Evelem yeral insanü enna halaknahü min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübın
78. Ve darabe lena meselev ve nesiye halkah kale mey yuhyil ızame ve hiye ramım
79. Kul yuhyıhellezı enşeeha evvele merrah ve hüve bi külli halkın alım
80. Ellezı ceale leküm mineş şeceril ahdari naran fe iza entüm minhü tukıdun
81. Eveleysellezı halekas semavati vel erda bi kadirin ala ey yahlüka mislehüm bela ve hüvel hallakul alım
82. İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun
83. Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey'iv ve ileyhi türceun
bura
Amentü Duası,Amentü Duasının Arapça Okunuşu,Amentü Faziletleri,Amentü Duası Anlamı
Amentü, Türkçe'de "inandım", "iman ettim" demektir. İman esaslarını ifâde için kullanılır.
Arapça Orjinal Yazılışı
آمَنْتُ بِاللهِ وَ مَلاَئِكَتِهِ وَ كُتُبِهِ وَ رُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَ شَرِّهِ مِنَ اللهُ تَعَالَى وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقّ ٌ اَشْهَدُ اَنْ لآ اِلَهَ اِلاَ للهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
Amentü Duasının Türkçe Yazılı Arapça Okunuşu
Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.
Amentü Duasının Türçe Anlamı
Ben, Allah-u Teâlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allah-u Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben, şehadet ederim ki, Allâhü Telâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v), Onun kulu ve peygamberidir.
bura
Karınca Duası Yazısı,Karınca Duası Faziletleri,Helal Para Kazanmak İçin Okunacak Dua
Bismillahirrahmanirrahiym
“Allahümme ya rabbi ve cebraile ve mikaile ve israfile ve azraile ve ibrahime ve ismaile ve ishaka ve ya’kube ve münzile’l-berekati ve münzilet-Tevrati ve’z-Zeburi ve’l-İncili ve’l-Furkani ve la havle ve la kuvvete illa billahi’l aliyyi’l-aziym.La ilahe illallahü’l- Melikü’l-Hakku’l-Mübin.Muhammedün rasulullahi sadiku’l vadi’l-Emin ya rabbi ya rabbi ya hayyu ya kayyumu ya ze’l-celali ve’l-ikram.Es’elüke ya rabbe’l-Arşi’l-Aziym.En yerzükaniy rızkan halalen tayyiben birahmetike ya erhamer rahimiyn.
Yemliyha, Mernuş, Debernuş, Misliyna, Mekseliyna,
Şazenuş, Kefeştatıyyuş, Kıtmir”
Kaynak: Mecmuatü'l Ed'iyye, s.99.
bura
ayetel kürsi,ayetel kürsinin anlamı,ayetel kürsi arapça okunuşu,Ayetel Kürs-i Faziletleri
Ayetel kürsi Yukarıdaki media playerin play tuşana basın ve arapça olarak orjinal okunuşunu dinleyin...
Ayetel Kürs-i nin Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
Allah, kendinden başka hiçbir ilâh yokdur. (O), Hayy ve Kayyûmdur. Onu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutabilir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun izni olmadan, nezdinde kim şefâ’at edebilir? O (yaratdıklarının) önlerindeki ve arkalarındaki gizli ve âşikâr her şeyi bilir. Onun ilminden, yalnız kendisinin dilediğinden başka hiçbir şey kavrayamazlar. (Mahlûkatı). Onun kürsüsü gökler ve yeri kaplamışdır. Bunların (yerin ve göğün) koruyuculuğu Ona ağır da gelmez. O, çok yüce, çok büyükdür.
bura
İhlas Suresi,İhlas Suresinin Faziletleri,İhlas Suresinin Anlamı
İhlas suresinin anlamı yukarıdaki videoda verilmiştir yazılı metin olarak vermek gerekirse
Anlamı
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.
De ki; O Allah, bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç; fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.) Doğurmadı ve doğurulmadı. O'na bir denk de olmadı.
bura
Ünlü Simyacılar,simya,simyacı nedir,Simyacı Varmıdır
Abdul Alhazred
Abdul Alhazred, H. P. Lovecraft tarafından yaratılan hayali bir karakter. Büyü kitabı Necronomicon'un yazarıdır. Lovecraft bu adı yaratırken hatalı davranmıştır zira Arapçada böyle bir ad bulunmaz. Ayrıca Lovecraft bu adı çocukluğunda bir oyun rumuzu olarak kullanmıştır.
Yine Lovecraft'ın yazdığı Necronomicon'un Tarihi adlı kitapta Abdul Alhazred'den sekizinci yüzyılda Yemen'in Sana şehrinde yaşayan bir çılgın arap olarak bahsedilir. Babil harabeleri ve Memfis'in yeraltı gizemlerini araştırdığı anlatılır. 738'deki ortadan kayboluşu önceleri görünmez bir canavar tarafıdan yenilişine bağlanmış ama daha sonra bu son August Derleth tarafından değiştirilmiştir. Buna göre Abdul Alhazred, gizli bilgileri açığa çıkardığı için önce işkencelere maruz kalmış, kör bırakılmış, dili kesilmiş ve en sonunda idam edilmiştir.[1]
B. Gerçek Kişiler
Ebu Musa Câbir bin Hayyan
Ebu Musa Câbir bin Hayyan (Arapça: جابر بن حيان Cābir ibn Hayyān; ابو موسی جابربن حیان Ebu Musa Câbir bin Hayyan, Latince: Geber ya da Geberus; d. 721 ya da 722 Horasan - ö. 808 ya da 815 Kufa), Abbasi döneminde yaşamış ve İslam bilimi'nin temelini atan efsanevî Türk asıllı âlimdir. Orta Çağ Avrupası'nın Simya alanına büyük ölçüde etki etmiş ve Kimya'nın da esasını oluşturmuştur. Günümüz dünyasında atomla ilgili ilk çalışmaların ingiliz fizikçi John Dalton (1766-1844) tarafından yapıldıgı, uranyumun çekirdeğinin parçalanabileceği fikrinin de Alman kimyacı Otto Hahn (1779-1868) tarafından ortaya atıldıgı fikri yaygındır.Halbuki onlardan 1000 yıl önce yaşamış ve dönemin en büyük ilim merkezlerinden Harran Üniversitesi'nde rektörlük yapmış olan Câbir bin Hayyân, maddelerin atomik yapısını gösteren tespitler yaparak, reaksiyonlarda belirli kütlelerin belirli kütlelerle reaksiyona girdiğini söylemiştir. Atom hakkında, ancak asırlar sonra anlaşılabilecek şu sözleri söylemiştir: "Maddenin en küçük parçası olan "el-cüz'ü la yetecezza" da yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom parçalanabilir. Parçalanınca da öyle büyük bir güç oluşur ki bir anda Bağdat'ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allahü Teala'ın kudret nişanıdır." Böylelikle görülmektedir ki, Hayyan, Dalton ve Hahn'dan yüzyıllar önce bu buluşları gerçekleştirmiştir.
Kimyager ve Eczacı olan babasının oğlu olarak Horasan'da doğmuş ve Yemen'de okuduktan sonra Kufa'ya giderek Abbasi halifesi Harun Reşid'e saray âlimi olarak hizmet etmiştir. Kimya dışında Eczacılık, Metalürji, Astroloji, Felsefe, Fizik ve Müzik gibi geniş alanda 400 ü aşan eser bıraktığı söylenirse de ancak 20 civarında eseri bugüne kalmıştır. Bazı eserlerinin aslında öğrencileri tarafından yazıldığı anlaşılmıştır.
Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit, Tartarik asit'i keşfetiği düşünülmektedir. İnbik ( الأنبيق al-inbiq) geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı Baz kavramıyla Kimya'nın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Kendisi o yüzyıldan atomun parçalayacağını görmüş büyük bir bilim adamıdır. Ayrıca daha sonra zehirlilerin zehirlisi olan arsenik tozunu elde eden ilk kişidir.
Agathodaemon, Hermes Trismegistus, Pisagor ve Sokrates'i saydığı ve Eski Yunan, Eski Mısır ve Şia Sufizminden etkilendiği düşünülmektedir. Eserlerinden 12. yüzyılında Latince'ye çevirilmiş olan Kitab al-Kimya adlı eseri, Simya ve Kimya kelimelerinin kökeni olmuştur.[2]
El-Râzî
El-Razi (tam adı: Ebu Bekir Muhammed ibn Zekeriye el-Razi, Arapça: أبو بكر محمد بن زكريا الرازي Abū Bakr Muhammad ibn Zakarīya al-Rāzi; Farsça: زكريای رازی Zakarīya-ye Rāzi; Latince: Rhazesa ya da Rasis; d. 865 Rey - ö. 925), Fars simyacı, kimyager, hekim, filozoftur.[3] Latinlerde Albubator , Avrupa biliminde Rhases adlarıyla tanınmıştır. El Razi, maddeci ve akılcı düşüncelere dayanarak, Cabir'in gizemci alşimisine karşı çıkmıştır.
Maddenin atomlar ve boşluktan oluştuğu görüsüne dayanarak, uzayda atomlar ne kadar sıkışık kümelenirlerse, oluşturdukları maddenin de o kadar yoğun olacağını hava, su ve toprak örnekleriyle ortaya koymuştur. El Razi, simyacıların değerli metalleri elde etme uğraşlarına karşı çıkarak, “çeşitli yollarla sarartılan ya da beyazlatılan maddelerin Altın ve Gümüş olamayacaklarını, yani boyamayla hiçbir maddenin özünün değişemeyeceğini
ortaya koymuştur.” [9]
Başlıca yapıtları
1. el-Hâvi (20 cilt), 907, (Latince başta olmak üzere 11 dile çevrilmiştir. Döneminin tıp alanındaki en ayrıntılı ve bilgi içeren ders kitabıdır.)
2. Kitabul-Mansur, 920 [3]
Johann Rudolf Glauber
Johann Rudolf Glauber, (1604(?) - 10 Mart 1670) Alman-Hollandalı simyacı ve kimyacı. Almanya'nın Karlstadt am Main kentinde dünyaya gelen. Glauber, resmi bir eğitim görmemiş ve 1655'de Hollanda'nın başkenti Amsterdam'a taşınmıştır.
Hayatı ve çalışmaları
Glauber, Almanya'da doğmuş ve 1655'de Hollanda'ya taşınmıştır. Modern kimyanın ilk bilim adamlarından kabul edilen Glauber'in deneyleri, yeni devrimler için esin kaynağı olmuştur. Hidroklorik asidin üretimini pratikte keşfeden Glauber, 1625'de sodyum sülfatı keşfetmiştir. Madde daha sonraları "Glauber tuzu" olarak literatüre işlenmiştir. Nitrik asitin ilk üretimini de Glauber gerçekleştirmiştir. Bu yöntem, derişik sülfürik asit ile potasyum nitratın beraber ısıtılmasıyla elde edilmiştir.[4]
Isaac Newton
Isaac Newton, (Gregoryen takvimi için: d. 4 Ocak 1643 – ö. 31 Mart 1727)(Jülyen takvimi için: 25 Aralık 1642-20 Mart 1726), İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, filozof ve simyacı. En büyük matematikçi ve bilim adamlarından biri olduğu düşünülür. Bilim devrimine ve heliyosentirizm'in gelişmesinde büyük katkıları olmuştur.
Hayatı
İsaac Newton 4 Ocak 1642'de İngiltere'nin Lincolnshire kentinde doğdu. Çiftçi olan babasını, doğumundan üç ay önce kaybetmişti. Annesi ikinci kez evlendi. İkinci evlilikten üç üvey kardeşi olan Isaac Newton anneannesinde kalıyordu. On iki yaşında Grantham'da King's School'a yazılan Newton, bu okulu 1661'de bitirdi. Aynı yıl Cambridge Üniversitesi'ndeki Trinity Koleji'ne girdi. Nisan 1665'te bu okuldan lisans derecesini aldı. Lisansüstü çalışmalarına başlayacağı sırada ortalığı saran veba salgını yüzünden eve haciz geldi.
Salgından korunma amacıyla annesinin çiftliğine sığınan Newton, burada geçirdiği iki yıl boyunca en önemli buluşlarını gerçekleştirdi. 1667'de taş aparmanına öğretim üyesi olarak döndüğünde diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmış, beyaz ışığı oluşturan renklere ulaşmıştı. Çekingenliği yüzünden Newton her biri bilimde devrim yaratacak nitelikteki bu buluşların çoğunu uzun yıllar sonra (örneğin diferansiyel ve integral hesabı 38 yıl sonra) yayınlamıştır.
Lisansüstü çalışmasını ertesi yıl tamamlayan Newton 1669'da henüz 27 yaşındayken Cambridge Üniversitesi'nde matematik profesörlüğüne getirildi. 1671'de ilk aynalı teleskopu gerçekleştirdi ve ertesi yıl Royal Society üyeliğine seçildi. Royal Society'e sunduğu renk olgusuna ilişkin bildirisinin eleştirilere hedef olması, özellikle Robert Hooke tarafından şiddetle eleştirilmesi üzerine Newton tümüyle içine kapanarak, bilim dünyasıyla ilişkisini kesti.
1675'de optik konusundaki iki bildirisi yeni tartışmalara yol açtı. Hooke makalelerdeki bazı sonuçların kendi buluşu olduğunu, Newton'un bunlara sahip çıktığını öne sürdü. Bütün bu tartışma ve eleştiriler sonucunda 1678'de ruhsal bunalıma giren Newton ancak yakın dostu ünlü astronom ve matematikçi Edmond Halley'in çabalarıyla altı yıl sonra bilimsel çalışmalarına geri döndü.Newton'un başına elma düşmesiyle yerçekimini keşfettiği yer, Cambridge'deki Botanik bahçesi'nde bulunuyor. Isaac Newton'un kendisine ait ilk basım Principia, Üstünde kendi el yazısı ile ikinci basımda yapılacak değişiklikler yer alıyor.
Cambridge Üniversitesi'nde Katolikliği yaygınlaştırma ve egemen kılma çabalarına karşı başlatılan direniş hareketine öncülük eden Newton, kral düşürüldükten sonra 1689'da üniversitenin parlamentodaki temsilciliğine seçildi. 1693'de yeniden bir ruhsal bunalıma girdi ve yakın dostlarıyla, bu arada Samuel Pepys ve John Locke ile arası bozuldu. İki yıl süren bir dinlenme döneminden sonra sağlığına yeniden kavuştuysa da bundan sonraki yaşamında bilimsel çalışmaya eskisi gibi ilgi duymadı. Daha sonra 1699'da Fransız Bilimler Akademisi'nin yabancı üyeliğine 1703'de Royal Society'nin başkanlığına seçildi.
Newton, 'Eğer diğer insanlardan ileriyi görebiliyorsam, bu devlerin omuzlarında olduğum içindir.' diyerek kendine yardım edenleri unutmadığını göstermiştir.
Başlıca eserleri
1. Method
2. De Motu Corporum in Gyrum (1684)
3. Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (1687)
4. Opticks (1704)
5. Arithmetica Universalis (1707)
6. The System of the World, Optical Lectures, The Chronology of Ancient Kingdoms, (Amended) and De mundi systemate (published posthumously in 1728)
7. An Historical Account of Two Notable Corruptions of Scripture(1754) [5]
Nicolas Flamel
Nicolas Flamel (okunuşu "nikola flamel"), 15. yüzyılda yaşamış Fransız simyacı. Simyacıların iki büyük düşü olan ölümsüzlüğü ve felsefe taşı'nı bulduğu iddia edilir. Abraham adlı bir Yahudiden aldığı gizemli bir kitaptan bilgilerini elde ettiği söylenir. Harry Potter'dan ünlü manga/anime serisi fullmetal alchemist'e kadar pek çok eserde göndermeler yapılan Flamel'den Brown'un eserlerinde de "Sion Tarikatı'nın 8. Büyük Üstadı" olarak geçer.[6]
Thomas Norton
Thomas Norton (d.1433 -ö.1513) İngiliz şair ve simyacıdır. 300 mısradan oluşan Simya'nın Ordinali (Ordinall of Alchemy) (1477) isimli simya esinli şiir kitabı ile tanınır. Jonathan Hughes'un Arthuryen Mitler ve Simya isimli kitabına göre Norton, Colne-Wiltshire'da dünyaya gelmiş, 1450'lerde bir simyacı olmuştu ve IV.Edward İngiltere'sinde yaşayan bir saray mensubu idi.
"Ordinall", Michael Maier'in kitabı latinceye (Tripus Aureus olarak) çevirmesi ile büyük bir şöhret sahibi olmuştur.[7][8]
Roger Bacon
Roger Bacon (1214-1294), İngiltere'nin Somerset kentinde doğmuş ve Oxford üniversitesinde okumuş bir Fransisken rahibidir. Paris Üniversitesinde kaldığı onbeş yılda, Aristoteles, el Razi, ibn-i Sina ve ibn-i Rüşd'ün Latinceye çevrilen yapıtlarını incelemiş ve yorumlamıştır. Doctor Mirabilis (Mucizevi doktor) lakabıyla ün yapan Bacon, tarikat baskısı nedeniyle önceleri uzun süre çalışmalarını yayınlayamamıştır. Sonunda Papa IV.Clement'in desteği ile yazdığı “Opus Major” adlı kitabında çağının hemen hemen tüm bilgilerini özetlemiştir. Koruyucusu olan Papanın ölümüyle başı yeniden derde giren bilgin, ibn-i Rüsd’ün düşüncelerini de desteklediği öne sürülerek Dominikenlerin baskısıyla atıldığı hapiste 17 yıl kalmış ve orada ölmüştür.[9]
Theophrastus Bombastus von Hohenheim
Theophrastus Bombastus von Hohenheim (1493-1541); yaklaşık 1500 yıl egemenliğini sürdüren simyacılık akımına karşı çıkarak ilaç kimyası (iatrokimya) çığırını açan bir bilgindir. Yirmi yaşında Tirol madenlerinde çalışmaya başlamış ve burada ünlü simyacı Sigismund Fugger ile tanışarak simya bilgilerini geliştirmiştir. Viyana üniversitesinde tıp eğitimini tamamladıktan sonra gittiği Ferrara üniversitesinde, eski ustalarını eleştirildiği bir ortamla karşılaşması, tıp ve simyaya ilişkin görüşlerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Burada adını değiştirerek, Roma'lı ünlü tıp otoritesi Celsus'tan daha üstün anlamına gelen “Paracelsus” takma adini almış ve bu adla ünlenmiştir. Çağını geleneklerine uyarak pek çok ülkeyi ve İstanbul'u gezen bilgin, sonraları yerleştiği Basel ve Strasbourg'da kent hekimliğine atanmıştır. “Bir yandan simyacıların görevlerinin adi metalleri Altına dönüştürmek olmayıp, tıbba hizmet için ilaçlar hazırlamak olduğunu öne sürmüş; bir yandan da çağındaki hekimleri eski ustaların yazdıklarını gözü kapalı uygulayan bilgisizler olarak nitelendirmiştir.”
Alıntıdır..
bura
Simya Nedir,Simya nerede ortaya çıkmıştır,Simya Bilim midir ?
Simya modern kimya bilmini ortaya çıkmadan önce maddeliri birbirine karıştırmak suretiyle onlara yeni şekiller vermek değiştirmeye çalışma olarak tanımlanabilir..Bunlara genel olarak simya denmiştir..Simya ilk olarak Mezepotamyada ortaya çıkmış daha sonra eski mısır iran hindistan ve çin çevrelerinde dolaşmıştır...simya bilimi ile 2500 yıldır uğraşıldığı varsayılmaktadır..Sonuç olarak özetlersek...
1- Simya bir bilim dalı değildir..
2-Bilim sayılabilmesi için bilgi birikiminin olaşması gerekirdi simyada bilgi birikimi oluşmamıştır..
3-Çalışmalar yazılı olarak kayıtlara geçmemiştir bu yüzden bir teori oluşmamıştır..
4-Simya Sistematik değildir..
5-Deneme yanılma yoluyla veriler elde edilmiştir...
bura