30.6.10

bura

Hızır Aleyhiselam ne zaman yaşamıştır,Hz Hızır Kimdir

Hz. Mûsâ döneminde yaşamış ve peygamber olması kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir şahsiyet.

Kurânı Kerîm'de, Hızır (a.s.)'in isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kıssadan "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir.[1]

Bu rivayetlere göre birgün Hz. Mûsâ, İsrâiloğulları arasında vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadığı sorulmuştu. Hz. Musâ: "Hayır, yoktur!" diye cevap verince Cenâb-ı Hak, bir vahiyle Hz. Mûsâ'yâ Mecme'u'l-Bahreyn'de (iki denizin kavuşum yerinde) kullarından salih bir kul olan el-Hadir (Hızır)'in kendisinden daha âlim olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Hz. Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanlı ile Hızır'ı bulmak üzere uzun bir yolculuğa çıktı. ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca, yolculukta yemek üzere azık olarak yanlarına aldıkları balıklarını unutmuşlardı ve Balık bir delikten kayıp denizi boylamıştı. Hz. Mûsâ oradan bir süre uzaklaştıktan sonra yemek için delikanlıdan balığı çıkarmasını istediği zaman balığın denize dalıp kaybolduğunu fârk ettiler. Hz. Mûsâ'nın Hızır'ı bulmasının alâmeti, bu balığın kaybolması olduğundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hızır (a.s.)'i buldular. Bundan sonra Hz. Musa'nın Hızır ile, Kehf Sûresi 66-82. âyetlerinde anlatılan yolculuğu başladı.

Hz. Musa'nın yolculuğunda azık olarak taşıdığı balığın Mecme'u'l-Bahreyn'de denize dalıp kaybolması, bazı rivayetlerde ve çeşitli İslâm milletlerinin folklorunda, bu arada Türk folklorunda da bu suyun âb-i hayat olduğu, ölüleri bile canlandıran, içenleri ölümsüzleştiren bir hayat iksiri olduğu seklinde izah olunmuş, burada balığın canlanıp denize dalması meselesinde bir peygamberin hayatının ve Cenâb-ı Hakk'ın kudretinin söz konusu olduğu unutulmuştur. Buna bağlı olarak, Mecme'u'l-Bahreyn bölgesinde yaşayan birisi olarak Hızır (a.s.)'a da ölümsüzlük isnat edilmiş ve kendisine beser üstü güçler ve yetkiler verilmiştir.

Hızır aleyhisselâma verilen ilmin mahiyetini anlayabilmek için Musa (a.s.) ile olan yolculuğunu Kur'ân-ı Kerîm kısaca şöyle anlatır: Hızır (a.s.), yolculukta karşılaşacakları olaylara Musa peygamberin sabredemeyeceğini kendisine hatırlatmış ve O'ndan sabır için söz almıştır (el-Kehf,18/66-70). Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmişlerdi. Hızır (a.s.) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmıştır. Musa (a.s.) sabredemeyip söyle demiştir: "Gemiyi, yolcularını boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın" (el-Kehf; 18/71). Yolculuğun sonunda, ilk bakışta görünmeyen ve perde arkası bilgi niteliğindeki sebebi Hızır (a.s.) şöyle belirtir: "O, deldiğim gemi, denizde çalışan birkaç yoksulundu. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü gemi yolculuğa devam ederse, ileride her sağlam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanları) vardır" (el-Kehf, 18/79). Yolculuk sırasında, diğer çocuklarla oynamakta olan bir çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): "Kısas olmadan, masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın, dedi" (el-Kehf,18/74). Küçük çocuğun bu erken yaşta vefat ettirilme sebebi Hızır (a.s.) tarafından şöyle açıklandı: "Öldürdüğüm erkek çocuğa gelince; onun anne ve babası mümin kimselerdi. ileride onları isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin" (el-Kehf, 18/80,81). Burada Cenâbı Hak'kın, anne-babanın hayırlı kimseler olması sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sıkıntılara sokacak bir çocuğu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayırlı bir evlâdın verilmesinin, gerçekte o aile için "hayır" olduğuna işaret ediliyor.

Yolculuğun üçüncü merhalesi Kuran'da söyle anlatılır: "Musa ve salih kul yollarına devam ettiler. Sonunda bir köye varıp, halkından yiyecek istediler. Halk ise onları misafir etmek istemedi. Musa ve salih kul, orada yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa: "isteseydin buna karşılık bir ücret alırdın, dedi. Salih kul şöyle dedi: işte bu seninle benim aramızın ayrılması demektir. Sabredemediğin şeylerin içyüzünü sana anlatacağım" (el-Kehf, 18/77,78). Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (Hızır) söyle açıklar: "Bu ev, şehirde iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimseydi. Rabbin, onların rüştlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çıkarmalarını istedi. Bu Rabbinden bir rahmettir. Ben bunları kendiliğimden değil, Allâh'ın emriyle yaptım. işte, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur" (Kehf 18/82).

Bu hikmetlerle dolu yolculuktan, insanların günlük hayatta karşılaştıkları bir takım olayların, bazen büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asıl perde arkasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bazen şer olarak görülen olayların arkasından büyük hayırların ortaya çıktığı görülmektedir. Âyet-i Kerîmelerde söyle buyrulur: "Hoşumuza gitmediği halde, savaşmak size farz kılındı. Belki de hoşumuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir siz ise bilmezsiniz (el Bakara, 2/216). "... Eğer karılarınızdan hoşlanmıyorsanız. olabilir ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, sizin için çok hayır takdir etmiştir. " (en-Nîsâ, 4/19). Resûlullah (s.a.s.), Hızır(a.s.)'in ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculuğu sırasındaki bir konuşmayı söyle nakleder: "Bir serçe, denizden gagasıyla su alıp, gemiye konmuştu. Hızır (a.s.) bunu Hz. Musa'ya göstererek şöyle dedi: Allah'ın ilmi yanında, benim ve senin ilmin, su serçenin denizden eksilttiği su kadar bir şeydir."
bura
bura

Yusif Memmedeliyev kimdir,Yusif Memmedeliyev Buluşu

Yunis Halilov

Tarih, 1942'nin Aralık ayının 31'ini gösteriyordu. Herkes, bugün 37 yaşına olmuş genç bilim adamı Yusuf Memmedaliyev (Yusif Memmedeliyev)'i tebrik ediyordu. Sadece doğum günü sebebiyle değil; aynı zamanda yeni keşfi için de. O, benzolu propilenle alkilleşdirmek yolu ile izopropilbenzolun sentezi usulünü çalışıp hazırlamış, havacılığın yüksek oktanlı yanacakla temin edilmesine nail olmuştu. İşte bu sayedir ki, 1943 kışından II. Dünya Savaşı'nın sonuna dek İL-2 ve La-5 Sovyet vurucu uçakları havada üstünlüğü ele geçirmişlerdi. Bununla ilgili olarak «Vışka» gazetesi, şöyle yazıyordu:

«Sovyet havacılığının meşhur kahramanı Pokrişkin'den, General Dzusov'un yiğit uçaklarından veya General Osipenkon'un kırıcılarından sorunuz, havada ağalık etmekte size kim yardım etti? Yakovlev, Mikulin ve Memmedaliyev - onlar bir iş gördüler: Sovyet pilotlarına daha yükseğe ve daha uzağa uçmalarına yardım ettiler ».

O dönemde genç alimin bilimsel keşfi, büyük ilgi gördü. O, Ali Baş Komandan Stalin'in teşekkürü ile aday, Lenin madalyası ile taltif olundu ve doğrudan kimya bilimleri doktoru bilim adamlığı derecesi ve profesör akademik adını aldı.

Bir müddet sonra, daha da belirginleştirirsek12 yıl sonra, yani 1954'ün Kasım ayının 19'unda Yusuf Memmedaliyev, diğer bir büyük icadı ile dünya ilmine yeni katkıda verdi. Öyle ki, onun icat ettiği kuvvetli Roket yanacağının yardımı ile Sovyet kozmik roketleri atmosferi geçip yörüngeye çıkabildi ve balistik roketler kuyulara indirilip doğu istikametine tuşlandı, dünyada ilk defa olarak 1957'nin Ekim ayının 27'sinde Sovyet yapay çekimsizlik şartlarında kalktılar.

Tüm bu ilerlemeleri dikkate alarak Moskova, Leninkrad, Novosibirsk ve Bakü bilimsel daireleri, Yusuf Memmedaliyev'in Nobel ödülüne adaylığını teklif ettiler. Aslında, Nobel Komitesi'nin tavsiyesine göre; bilim adamları, kendi tekliflerini açıklamamalı, hiçbir yerde müzakere etmemelidirler. Hatta adayın kendisinin bile bundan haberi olmamalıdır. Fakat Sovyet rejiminde bu kaideye riayet etmek mümkün değildi. Şöyle ki, bu mesele, 29Aralık 1957'de Sov.İKP MK Siyasi Bürosu'nun toplantısında tartışmaya kondu. Genel Sekreter N. S. Kruşşov, büro üyeleri ve üye adayları, fikirlerini bildirdikten sonra belgelerin Nobel Komitesi'ne sunulması hakkında anlaşmaya vardılar. İşte bu sırada, aniden toplantıya gönderilen bir mektup, ortaya çıktı. MK sekreterliğinin takdim ettiği mektupta Sovyet Ordusu Arka Donanım İdaresinin reisi Mareşal Bakramyan, Tank Orduları komutanı General Babacanyan, bir devlet ve savaş sırrı olduğu için bu keşfe dair bilginin Stokholm'a gönderilmesine meslehet görmediler. Devlet Güvenlik Komitesinin sedri A.Şepilovun mektupta yazılanlara kat'i itirazına bakmayarak; A. Mikoyan çıkış ederek mektubun müelliflerine hak kazandırdı ve onları destekledi.

Böylece, üç yüksek vazifeli Ermeni'nin fetvası ile Yusuf Memmedaliyev'in Nobel ödülüne adaylığının ileri sürülmesi başlamadı.

Yunis Helilov
Yusif Məmmədəliyev nə üçün Nobel mükafatını ala bilmədi?
(Orjinal Metin)

Tarix 1942-ci il dekabr ayının 31-ni göstərirdi. Hamı həmin gün 37 yaşı tamam olmuş gənc alim Yusif Məmmədəliyevi təbrik edirdi. Təkcə doğum günü münasibətilə deyil, eyni zamanda yeni kəşfinə görə. O, benzolu propilenlə alkilləşdirmək yolu ilə izopropilbenzolun sintezi üsulunu işləyib hazırlamış, aviasiyanın yüksək oktanlı yanacaqla təmin edilməsinə nail olmuşdu. Məhz bunun sayəsində idi ki, 1943-cü ilin qışından II dünya müharibəsinin sonunadək İL-2 və La-5 sovet qırıcı təyyarələri havada üstünlüyü ələ keçirmişdilər. Bununla əlaqədar olaraq «Vışka» qəzeti yazırdı:

«Sovet aviasiyasının məşhur qəhrəmanı Pokrışkindən, general Dzusovun igid təyyarələrindən və ya general Osipenkonun qırıcılarından soruşun, havada ağalıq etməkdə sizə kim kömək etdi? Yakovlev, Mikulin və Məmmədəliyev – onlar bir iş gördülər: sovet təyyarəçilərinə hamıdan yüksəkdə, hamıdan uzağa uçmaqda kömək etdilər».

O dövrdə gənc alimin elmi kəşfi yüksək qiymətləndirildi. O, Ali Baş Komandan Stalinin təşəkkürü ilə mükafatlandırıldı, Lenin orderi ilə təltif olundu və birbaşa kimya elmləri doktoru alimlik dərəcəsi və professor elmi adı aldı.

Bir müddət sonra, daha dəqiq desək, 12 il sonra, yəni 1954-cü ilin noyabr ayının 19-da Yusif Məmmədəliyev digər bir böyük ixtirası ilə dünya elminə yeni töhfə verdi. Belə ki, onun icad etdiyi bərk raket yanacağının köməyi ilə sovet kosmik raketləri atmosferi yarıb orbitə çıxa bildi və ballistik raketlər quyulara endirilib qərb istiqamətinə tuşlandı, dünyada ilk dəfə olaraq 1957-ci ilin oktyabr ayının 27-də məhz sovet süni peyki çəkisizlik şəraitinə qalxdılar.

Bütün bu yüksək nailiyyətləri nəzərə alaraq Moskva, Leninqrad, Novosibirsk və Bakı elmi dairələri Yusif Məmmədəliyevin Nobel mükafatına namizədliyini təklif etdilər. Əslində, Nobel Komitəsinin tövsiyəsinə görə alimlər öz təkliflərini açıqlamamalı, heç bir yerdə müzakirə etməməlidirlər. Hətta namizədin özünün belə bundan xəbəri olmamalıdır. Lakin Sovet rejimində bu qaydaya riayət etmək mümkün deyildi. Odur ki, həmin məsələ 1957-ci il dekabrın 29-da Sov.İKP MK Siyasi Bürosunun iclasına müzakirəyə çıxarıldı. Baş katib N.S.Xruşşov, büro üzvləri və üzvlüyə namizədlər fikirlərini bildirdikdən sonra sənədlərin Nobel Komitəsinə təqdim olunması haqqında razılığa gəldilər. Elə bu zaman qəfildən iclasa ünvanlanan bir məktub üzə çıxdı. MK katibliyinin təqdim etdiyi məktubda Sovet Ordusu Arxa Təchizat İdarəsinin rəisi marşal Baqramyan, Tank Qoşunları komandanı general Babacanyan dövlət sirri və hərbi sirr olduğu üçün bu kəşfə dair məlumatın Stokholma göndərilməsini məsləhət görmədilər. Dövlət Təhlükəsizlik Komitəsinin sədri A.Şepilovun məktubda yazılanlara qəti etirazına baxmayaraq, A.Mikoyan çıxış edərək məktubun müəlliflərinə haqq qazandırdı və onları dəstəklədi.

Beləliklə, üç yüksək vəzifəli erməninin fitvası ilə Yusif Məmmədəliyevin Nobel mükafatına namizədliyinin irəli sürülməsi baş tutmadı.
Yunis Xəlilov
bura

17.6.10

bura

Regaip kandili şiiri,En güzel Regaip kandili şiirleri


regaib, regaip kandili

Regaip Kandili

Regâip gecesi, Rabbin lütuf gecesi;

Ellerimizi açtık, Rabbim, Sen bizlere ikrâm eyle!

Garip boynumuz, kıldan ince huzuruna gelince;

Al kullarının duâlarını, Rabbim bize ihsân eyle!

İnce ince titreyen yalvarışlarımızı,

Perdelerini kaldır gözlerimizin, bize huzûrunda îmân eyle

Kandil gibi rûhlarımız, parlasın bu gecede.

Aşk ile sevapları bize nûrdan köprü eyle

Niyetlerimizi Sen bilirsin, sırla kaplı gönlümüzün

Dillerimiz sustuğunda kalbimizi şâhit eyle

İçimizde her ne varsa değiştir iman ile yerini

Lutfuna lâyık eyle verdiğimizde nefesimizi

İstekleri Sen bu gece Rabbim, bize çâre eyle...

REGAİP KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN...


bura
bura

El-Hâfid İsm-i Şerîfi duası

El Hafid, Esmaül Hüsna, Islam, Allah

El-Hâfid İsm-i Şerîfi

El-Hâfiz, yukarıdan aşağı indiren, alçaltan, dereceleri düşüren.[1]

Düşmanlarını zilletle alçaltan; izzetiyle inkârcıları, celâliyle böbürlenen mağrurları alçaltan, haksızlığı hak kabul eden despotların burnunu yere sürten, hakkın hatırını âlî etmek için haksızları ve bâtıla taraftar olanları aşağıların aşağısına sürükleyen O'dur.[2]

Sözlükte aşağıya indirmek, alçaltmak, değerini azaltmak anlamlarına gelen "hafd" (حفض) masdarından sıfat olan "Hâfid" (حافض) kelimesinin anlamı, aşağı indiren, alçaltan, değerini azaltan demektir.[3]

Daha önce ifâde edildiği gibi Esmâ'ül-Hüsnâ'nın bir kısmı "müzdevice" (çift) olup, bu gruba giren isimlerin tek başına kullanılması uygun değildir.[4] 99 isimden teşekkül eden meşhûr Esmâ'ül Hüsnâ listesinde, el Bâsıt-el Kâbid, el Hâfid-er Râfi, el Muiz-el Müzil, ed Dar-en Nâfi gibi birbirlerine zıt kavramlardan oluşan bu çift isimler grubu, sevgi ile korku, lütuf ile kahır açısından incelendiğinde, bunlardan sadece Hâfid, Müzl, Kâbız ve Dâr isimlerinin "korku ve kahır" anlamını yansıttığı göze çarpmaktadır. Ancak söz konusu bu dört isim, her ne kadar ilk bakışta "kahır" ifade ediyor gibi görünüyorsa da, bunların her birinin karşıt anlamlı bir başka isimle birlikte kullanılmış olması, ilâhî fiillerin beşer âlemine nasıl bir denge içinde taalluk ettiğini dile getirmesi açısından dikkat çekicidir.[5]

Kurân-ı Kerîm'de belirtilen ilâhî isimler arasında bulunmamakla birlikte meşhur Esmâ'ül Hüsnâ hâdisinde yer alan bu isim, ulûhiyyet ve rubûbiyyeti inkâe eden, kendisinden başkasını beğenmeyip mütekebbir tavırlar sergileyen, hak ve hukuka riâyet etmeyip zorbalık edenlerin sahip bulundukları geçici şan, şeref, mevki ve izzetten mahrum bırakılıp rezil ve rüsvâ kılınabileceğini belirtmektedir.[6]

İnanan insanlara düşen görev, Allah'ın düşürdüğünü O'ndan başka kaldıramayacağını bilmek ve her zaman bu tür kötü âkıbetleri mûcip davranışlardan kaçınmaktır. Zirâ kişiyi şan, şeref, kadr ü kıymetten düşüren, Allah'tır. Ancak bunun sebebi, insanın bizzat kendisidir. Allah'ın itibârdan düşürüp aşağılattığı kimseler, çoğunlukla dünya hayatının geçici yükseklikleri için dînî değerlerin kendilerine sağlayacağı gerçek yücelikleri nazar-ı itibara almayan gâfillerdir.[7]

Hâfid isminin türetildiği "hfd" kökü, Kurân-ı Kerîm'de dört âyet-i kerîmede geçmekte olup üçü farklı şekillerde kullanılmıştır.[1]

لاَ تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَى مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجاً مِّنْهُمْ وَلاَ تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ


"Kafirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü’minlere (şefkat) kanadını indir." (el-Hicr, 88) [8]

ve

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

"Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir." (eş-Şuarâ, 215) [9]

âyetlerinde Hz. Peygamber'den (S.A.V.) mü'minleri şefkat ve merhamet kanatları altına almasını...


وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيراً


Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (el-İsrâ, 24) [10]

âyet-i kerîmesinde ise bütün mü'minleriden "ana-babalarına alçak gönüllülükle kanat germelerini" istemektedir.

3. خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ

4. إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجّاً

5. وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسّاً

6. فَكَانَتْ هَبَاء مُّنبَثّاً

7. وَكُنتُمْ أَزْوَاجاً ثَلَاثَةً


"Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır." (el-Vâkıa, 3-7) [11]


âyetlerinde ise kıyamet sahnelerinin anlatıldığı Vâkıa sûresinde burada kıyâmetin hem alçaltıcı, hem de yükseltici olduğu ifâde edilmiştir.[12][1]


bura
bura

Ğâşiye süresinin arapça okunuşu,Gaşiye suresi Türkçe meali



Gasiye Suresi

Ğâşiye Sûresi, Okunuşu ve Türkçe Anlamı

Surah Gashiye

Ğâşiye Sûresi, Mekke döneminde inmiştir. 26 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “el-Gâşiye” kelimesinden almıştır. Ğâşiye, "kaplayıp bürüyen" demektir
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ


Bismillēhirrahmēnirrahîm.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
1. هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ
1. Hel etēke hadîsül ğâşiyeh.

1. (Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) Kıyametin haberi sana geldi mi?
2. وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ
2. Vucûhuy-yevme izin [k]hâşiatün... (Durak yok)


2. O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.'
3. عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ3. ...Âlimetün-nâsibetün... (Durak yok)

3. Çalışmış, boşuna yorulmuştur.
4. تَصْلَى نَاراً حَامِيَةً
4. ...Teslē nēran hâmiyeten... (Durak yok)

4. Kızgın bir ateşe yollanırlar.
5. تُسْقَى مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ
5. ...Tusgâ min aynin ēniyeh.

5. Kaynar bir kaynaktan içirilirler.
6. لَّيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِن ضَرِيعٍ
6. Leyse lehum taâmun illē min darîil-... (Durak yok)

6. Onlar için (zehirli olan) dari' dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
7. لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِن جُوعٍ
7. ...-Lē yusminu ve lē yuğnî min cûğ.

7. Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur.
8. وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاعِمَةٌ
8. Vucûhuy-yevme izin nâimetul-... (Durak yok)

8. O gün, öyle yüzler de vardır ki, nimette (engin bir mutluluk içinde)dirler.
9. لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ9. ...-Liseğyihē râd(z)iyetün... (Durak yok)

9. Harcadığı-çabadan dolayı hoşnuttur.
10. فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ
10. ...Fî cennētin âliyetil-... (Durak yok)

10. Yüksek bir cennettedir.
11. لَّا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً
11. ...Lē tesmeu fîhē lâğiyeh.

11. Orda anlamsız bir söz işitmez.
12. فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ
12. Fîhē aynun cēriyeh.

12. Orda 'durmaksızın akan' bir kaynak vardır.

13. فِيهَا سُرُرٌ مَّرْفُوعَةٌ
13. Fîhē surûrum-merfûatuv-... (Durak yok)

13. Orda 'yükseklerde kurulmuş, tahtlar da vardır;
14. وَأَكْوَابٌ مَّوْضُوعَةٌ
14. ...-Ve ekvēbum-mevdûatuv-... (Durak yok)

14. Konulmuş (içecek dolu) kaplar,
15. وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ
15. ...Venemērigu masfûfetuv-... (Durak yok)

15. Dizi dizi yastıklar,
16. وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ
16. ...-Vezerâbiyyu mebsûseh.

16. Ve serilmiş yaygılar.
17. أَفَلَا يَنظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ
17. Efelē yenzurûne ilel ibili keyfe [k]huligat.

17. Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
18. وَإِلَى السَّمَاء كَيْفَ رُفِعَتْ
18. Veilessemēi keyfe rufiat.

18. Göğe, nasıl yükseltildi?
19. وَإِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ
19. Veilel cibēli keyfe nusibet.

19. Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu?

20. وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ21. Veilel ardi keyfe sutihat.

20. Yere; nasıl yayılıp-döşendi?
21. فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنتَ مُذَكِّرٌ
21. Fezekkir innemē ente müzekkir.

21. Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın.
22. لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ

22.
Leste aleyhim bimusaytirin... (Durak yok)

22. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin.

23. إِلَّا مَن تَوَلَّى وَكَفَرَ
23. ...İlle men tevellē ve kefera... (Durak yok)

23. Ancak kim yüz çevirir ve inkar ederse
24. فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ
24. ...Feyuazzibuhûllâhul azēbel ekber.

24. Allah, onu en büyük azap ile azaplandırır.

25. إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ
25. İnne ileynē iyēbehum... (Durak yok)
25. Şüphesiz onların dönüşleri Bizedir.
26. ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ
26. ... Sümme inne aleynē hisēbehum.

26. Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir.

Sadekallâhül Azîm. (Azîm olan Allah, ne güzel ne doğru söyledi.)

bura

1.6.10

bura

En güzel Sabah Ezanı dinle,Eyü Sultan Camiinde Sabah Ezanı dinle

Tüyler Ürpertici eyüp sultan camiinde okunan sabah ezanı


bura
bura

Onilen İlahi dinle,Araya araya bulsam izini varamadım medineye ilahisi dinle

Arayı arayı bulsam izini ilahisi


bura
bura

Esmaül hüsna ilahisi dinle,Allahın İsimleri esmaül hüsna ilahisi indir

Yüce Yaratıcımız Allahü tealanın isimleri yani esmaül hüsna ilahisi


bura
bura

Mustafa Cihat Amenna İlahisi Dinle,Mustafa Cihan Amenna indir

Mustafa cihattan çok güzel bir ilahi amenna ilahisi videosu


bura
bura

Abdurrahman Önül Cennetine İlahisi Dinle,Koy bizide Cennetine mp3 indir

Bu bu amellerim ile giremem cennetine Rabbim bizide af eyle koy bizide cennetine ilahisi


bura
bura

Kutsal Kitap Kuran-ı Kerimin Mucizeleri ve Sırları

Allah, Kuran'da insanlara ibadetlerin, emir ve yasakların, güzel ahlak özelliklerinin yanı sıra birçok sırrı da haber verir. Bunlar, çok önemli sırlardır ve insan çevresine dikkatli bir gözle baktığında, hayatı boyunca bu sırların gerçekleştiğine şahit olur. Bu sırlar, Kuran dışında hiçbir kaynakta bulunmazlar. Dünyanın en kültürlü, en zeki, en araştırmacı veya gözlemci insanının dahi haberdar olamayacağı bu önemli sırların tek kaynağı Kuran'dır.

Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu sırlardan haberdar olmayan insanlar, hayatları boyunca bunları bilmemenin sıkıntı ve zorluğu içinde yaşarlar, ancak neden sıkıntı ve zorluk içinde olduklarını da bilmezler. Kuran'ın bu sırlarını öğrenenler içinse dünya hayatı çok kolaydır, sevinç ve heyecan doludur.

Bazı insanların Kuran'daki sırları görmemeleri ve kavrayamamaları ise Allah'ın yarattığı ayrı bir sırdır. Çünkü Kuran, herkesin anlayabileceği kadar açık ve anlaşılır bir kitaptır. Allah Kuran için şöyle buyurur:

Ey insanlar Rabbinizden size 'kesin bir kanıt (burhan)' geldi ve size apaçık bir nur (Kuran) indirdik. İşte Allah'a iman edenler ve O'na sarılanlar, onları Kendisinden olan bir rahmetin ve bir fazlın içine yerleştirecektir ve onları Kendisine varan dosdoğru bir yola yöneltip-iletecektir. (Nisa Suresi, 174-175)

Ne var ki, insanların büyük bir çoğunluğu, en karmaşık fizik problemlerini çözebilmelerine, en karmaşık ve anlaşılmaz felsefeleri anlayıp uygulayabilmelerine rağmen, Kuran'ı bütün açıklığına ve sadeliğine rağmen bir türlü kavrayamazlar. Kavrayamadıkları için, dünya hayatının gerçeğinden habersiz olarak her gün biraz daha ölümlerine ve ahretteki asıl hayatlarına yaklaşırlar. Kuran'daki sırlar müminler için büyük bir rahmet olurken, inkarcılar için dünyada ve ahrette azaba sebep olurlar. Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirir:

Kuran'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını artırmaz. (İsra Suresi, 82)

İnsan sabah kalktığı andan itibaren, Allah'ın yarattığı bu sırların tecellilerini görebilir. Bunun için gafil olmaması, her an Allah'a dönüp yönelerek düşünmesi yeterli olacaktır. O zaman hayatının, insanların çoğunun önyargıyla kabul ettiği kurallara kesinlikle bağlı olmadığını, tek geçerli hüküm ve kuralların Allah'ın kanunları olduğunu görecektir. Bu çok önemli bir sırdır. İnsanların, yüzyıllardır en kesin doğrular olarak kabul ettikleri kural ve uygulamaların birçoğunda insanlar için hayır yoktur ve onlar aslında büyük bir yanılgı içindedirler. Hak olan, Kuran'da yazanlardır. Kuran'ı samimi bir niyetle okuyan, her olayı Kuran ve iman gözüyle, Allah'ın dostu olarak değerlendiren her insan, bu önemli sırları ve daha fazlasını kendi nefsinde ve çevresinde apaçık görecek; Allah'ın her varlığın, her insanın, hatta her kalbin ve her düşüncenin tek hakimi olduğunu daha iyi kavrayacaktır. Allah ayetlerde şöyle bildirmektedir:

Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. her şeyin üzerinde Rabbinin şahit olması yetmez mi? Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, her şeyi sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 53-54)

Müminler, sahip oldukları her nimet için ne kadar aciz ve muhtaç olduklarını düşünerek Allah'a şükrederler. Allah, onların bu ahlakına karşılık olarak Kuran'da bir sır bildirmiştir. Bu sır, Allah'ın şükredenlere nimetlerini artıracağıdır. Örneğin sağlığı ve gücü için şükredici olan bir Müslüman'ın Allah gücünü ve sağlığını daha da artırır. İlmi veya mülkü için şükredenlere Allah daha çok ilim ve mülk verir. Bu, onların Allah'ın verdikleri ile yetinen, sahip oldukları nimetlerle sevinen, samimi ve Allah'la dost insanlar olmalarındandır. Allah, bu sırrı Kuran'da şöyle bildirmiştir:

"Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 7)

Allah'ın şükredenlere nimetlerini artırması Kuran'ın sırlarından biridir. Ancak burada unutulmaması gereken, bu şükrün gerçek bir samimiyetle yapılması gerektiğidir. Samimi olarak Allah'a yönelerek, O'nun sonsuz şefkat ve merhametinin coşkusunu hissederek yapılamayan, sadece göstermelik olarak dile getirilen bir şükür ifadesi elbette son derece samimiyetsizdir. Ve sinelerin özünde saklı duranı bilen Allah, bu samimiyetsizliğin de şahididir. Böyle bir ruh hali içinde şükredenler, Allah'ın sinelerin özünde saklı duranı, insanların niyetlerini, gizlediklerini, gizlinin de gizlisini bildiğinin şuurunda değildirler. Rahat bir ortamda göstermelik ifadelerle şükreder ama zor bir anda rahatça nankörlük yapabilirler.

Şunu da unutmamak gerekir ki, samimi müminler, en zor koşullarda dahi şükredicidirler. Yüzeysel düşünen bir kişi, müminlerin sahip oldukları nimetlerde bir azalma görebilir. Ancak müminler her olayın ve ortamın nimet yönünü görebildikleri için bunda da bir hayır olduğunu bilirler. Örneğin Allah insanları biraz korku, açlık ve canlardan ve mallardan eksiltme ile deneyeceğini bildirmektedir. Böyle bir durumda müminler, bunlara sabrettikleri takdirde Allah'ın kendilerini cennet nimetleri ile mükafatlandıracağını umarak, sevinir ve şükrederler. Allah'ın kendilerine hiçbir zaman güçlerinin üzerinde yük yüklemeyeceğini bilir, bunun güven ve teslimiyeti ile sabreder ve şükredici olurlar. Bu nedenle her zaman şükredenlerden olmak belirgin bir mümin vasfıdır ve Allah, şükredenlere hem ahrette hem de dünyada nimetlerini artırarak verecektir.

Dünyayı Allah insanları imtihan etmek için yaratmıştır. Ve imtihanın gereği olarak her insanı bazen bolluk ve güzellik vererek, bazen de şiddetli sıkıntılara uğratarak dener. Olayları, Kuran'da bildirilen gerçeklere göre değerlendirmeyen insanlar, karşılaştıkları zorluklar karşısında ne yapacaklarını bilemez, karamsarlığa kapılır, ümitsizliğe düşerler. Oysa Kuran'da Allah'ın bu konu ile ilgili olarak bildirdiği ve ancak samimi bir imana ve teslimiyete sahip olan kulların görebildiği önemli bir sır vardır. Bu sırrı Allah şöyle bildirmiştir:

Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.

Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5-6)

Allah sonsuz merhameti, şefkati ve adaleti ile, yarattığı her olayda hem bir kolaylık kılar, hem de her insanı gücüne göre denemelerden geçirir. Allah'ın insanlara emrettiği ibadetler, onları denemek için yarattığı zorluklar, insanlara yüklediği sorumlukların hepsi insanların gücü oranındadır. Bu iman edenler için bir müjde ve rahatlık, Allah'ın rahmetinin bir göstergesidir. Allah, bu sırrı Kuran'da şöyle bildirir:

"Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz." (Enam Suresi, 152)

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. (Araf Suresi, 42)

Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar. (Mü'minun Suresi, 62)


Insanların büyük bir çoğunluğu, dinin hayatlarını zorlaştıracağını, onlara birtakım ağır sorumluluklar yükleyeceğini zannederler. Bu, şeytanın dinden saptırmak için insanlara verdiği bir vesvese ve büyük bir yanılgıdır Allah, iman eden insanlara zorlukların ardından kolaylık dilediğini bildirir. Ayrıca tevekkül ve kadere iman gibi dinin temel konuları, insanın üzerindeki tüm ağırlıkları, zorlukları, sıkıntı ve hüzün veren tüm olayları kaldırır. Din ahlakını yaşayan bir insan için sıkıntılı, hüzün veya ümitsizlik veren hiçbir konu kalmaz. Allah, birçok ayetinde Kendisine uyanları ve dinine yardım edenleri yardımıyla destekleyeceğini ve onları hem dünyada hem de ahirette güzel bir hayatla yaşatacağını vaat eder. Vaadinden asla dönmeyen Rabbimizin bu konu hakkındaki sözleri şöyledir:

(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)

Müminlerin hedefi Allah'ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmaktır. Ancak, insan zayıf ve unutkan yaratılmıştır; bu nedenle birçok hatası veya eksiği olabilir. Kullarını en iyi bilen, sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah, samimi kullarının kötülüklerini örteceğini ve onları kolay bir hesap ile sorguya çekeceğini bildirmiştir:

Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, o, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır." (İnşikak Suresi, 7-9)

Allah, elbette ki her insanın kötülüklerini iyiliğe çevirmez. Allah'ın kötülüklerini örterek affettiği müminlerin özellikleri de Kuran'da bildirilmiştir:

- Büyük günahlardan kaçınanlar

Allah bir ayette "Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız." (Nisa Suresi, 31) diye bildirir. Bunu bilen müminler Allah'ın çizdiği sınırlara çok dikkat eder, bunların dışına çıkmaktan ve harama girmekten sakınırlar. Eğer unutarak, yanılarak veya gaflete kapılarak bir hataları olursa, hemen Allah'a yönelir ve tövbe ederek, O'ndan bağışlanma dilerler.

- Salih ameller işleyenler

Allah, başka ayetlerinde ise, salih amellerde bulunanların kötülüklerini örteceğini bildirir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

«Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.» (Furkan Suresi, 70)

Bir insanın, sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yaptığı her eylem ve davranış salih bir ameldir. Ahirette, Allah'ın kötülüklerini örterek iyiliklere çevirmesini dileyenler, daima Allah'ın en hoşnut olacağı tavrı seçmelidirlekkk
bura
bura

İsrailoğulları ve Gargad Ağacı Hadisi

İşte Yahudileri korkutan Hadis-i Şerif ve Gargad Ağacı
Ortadoğu’daki gelişmeleri yakından izleyen, başta İsrail olmak üzere bölge ülkelerine sık sık gelip giden ve bu coğrafyanın tarihsel sürecine ilişkin çok sayıda yayını bulunan tarih profesörü bir dostum bana önceki gün; “Yahudiler İsrail’de en çok hangi ağacı dikiyorlar ve bunun sebebi nedir biliyor musunuz?” diye sordu.
Kendisine, özellikle tarım konusunda İsraillilerin dünyanın en önemli araştırmalarına imza attıklarını biliyorum ama bir ağaca karşı özel ilgileri olup olmadığı konusunda bilgi sahibi değilim dedim. İsrail’e de şimdiye kadar hiç gitmediğimi söyledim. Kısacası sorunun cevabı bende yoktu.
Verdiği cevap çok ilginç oldu. Yahudilerin İsrail’de en çok diktikleri ağacın gargat ağacı olduğunu, bunun nedeninin ise bir hadis- i şeriften kaynaklandığını söyledi. “Yahudiler hadis-i şeriflere itibar ediyorlar mı ki” dedim. Etmiyorlar ama yine de içleri rahat değil. Tedbiren de olsa yine de bu ağacı dikmekten geri kalmıyorlar dedi. Sonra Peygamber Efendimizin konuyla ilgili bir hadis-i şerifini okudu.
Tarihçi dostumun yanından ayrıldıktan sonra bu hadis-i şerifi kaynaklarıyla birlikte sizlerle paylaşmak üzere kütüphanemdeki kitaplardan aradım buldum.
İlginçtir, hadis-i şerif daha çok kıyamet alametlerinin zikredildiği bölümlerde geçiyor. Kaynaklarda kıyamet alametleri sıralanırken, fitnenin artması, Yahudilerin Müslümanlara yönelik taşkınlık ve zulmü inanılmaz boyutlara varınca, sabır sınırı taşıp artık bu zulme bir dur demek isteyen Müslümanların kendilerini bulup cezalandırmasından çekinen Yahudilerin bulabildikleri her yere kaçıp saklanacağından söz ediliyor.
Hadis-i Şerif’te, Yahudilerin taşların ve ağaçların bile arkasına saklanacağı, buna karşın Gargat ağacından başka bütün taş ve ağaçların: “Ey Müslüman, Ey Allahın kulu, Yahudi arkamdadır, gel onu öldür” diyeceği ifade ediliyor. (Buhârî, Tecrid, IX, 73; Tirmizî, Birr, 25; Fiten, 2; et-Tâc, I, 25).
Bahsi geçen hadis-i şerif Sahih-i Müslim’de; “Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek ‘Ya Müslim! Ey Allah'ın kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır. diyecek. Sadece ‘gargat’ ağacı bunu söylemeyecek çünkü o Yahudi ağacıdır” buyuruluyor. (Kitab-ul Fiten H. 2239).

Bu kadar yalın bir gerçeklikle ifade edilen hadis-i şerif üzerinde ayrıca bir yorumda bulunma ihtiyacı duymuyorum. Her şey gayet açık ortada
Fakat izniniz olursa Gazze’de yaşanan son vahşet görüntülerinden de yola çıkarak hadis-i şerifin son cümlesinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Ne buyuruyor Peygamber Efendimiz; “Ağaç ve taş dile gelerek, Ey Müslüman, gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır” diyecek.
Demek ki Yahudilerin artık haddi iyice aşmış zulmüne tanıklık etmek ağaçların ve taşların bile deyim yerindeyse canına öyle bir tak edecek ki, sabırları taşacak ve ihbarda bulunmak üzere dile gelecekler.
Hadis-i Şerif temel kaynaklarda böyle geçiyor. Birileri rahatsız olacak diye lafı eğip bükecek değiliz. Peygamber Efendimiz söylüyorsa El Hak doğrudur.
Nitekim Yahudiler de yaptıkları işin sonunun nereye varacağını ve tarihteki örneklerinde de görüldüğü gibi hep böyle sürüp gitmesinin mümkün olmayacağının az da olsa farkında olmalılar ki, hadis-i şerifte “sadece o ağaç söylemeyecek” denilen gargat ağacını tarih profesörünün tespitiyle ülkenin her yanına dikmekten geri kalmıyorlar. İsrailliler her yana bu ağaçtan dikeceklerine zulme son verseler daha iyi olur. O zaman muhakkak ki daha güvende olacaklardır. Bu iş hep böyle gitmez. Tarih bunun örnekleriyle dolu.
Tüm dünya tepkili
Siz bakmayın İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamların sadece İslam dünyasında tepki oluşturmuş gibi bir görüntü ortaya koyduğuna İsrail’in yıllar yılı bölgede uyguladığı ölçüsüz şiddet ve tarih boyu yapıp edegeldikleri fenalıklar tüm dünya ülkelerinde gizliden gizliye öylesine derin bir nefretin oluşmasına zemin hazırladı ki, yabancılarla konu üzerinde biraz konuşmaya başladığınızda hemen fark ediyorsunuz bunu. Kaldı ki dinsel öğretileri ve tarihsel tecrübeleri de buna uygun. Yahudilerin günümüzdeki tutum ve davranışları da bu acıları tazeleyecek türden. Burada ayıplanacak olan durum nefret duymak değil, nefrete neden olacak eylem ve davranışlara göstere göstere zemin hazırlamamaktır.
Dünyanın önde gelen medya kuruluşları ve ajansları büyük ölçüde Yahudi sermayesinin kontrolünde olduğu için, hükümetler aleyhlerine kampanya yürütülmesin, yıpratılmasınlar diye tepki göstermekte tutuk davranıyorlar. Kısacası, dünyanın gözleri önünde cereyan eden zulme karşı dünya kamuoyunda oluşan nefret henüz kitle iletişim araçları vasıtasıyla beklendiği ölçüde dillendirilmeye başlanmadı. Fanusun kapağı bir açılmaya görsün, dalga hızla büyüyecek ve zulme karşı kitlelerde oluşan nefret daha rahat gözlemlenebilecektir. Kaldı ki bu tür açık bir zulme karşı tepkili olmak için din olarak sadece İslam’a mensup olmak gerekmiyor. İnsanlık duygularını kaybetmemek yeterlidir.
Yazının başında yer verdiğimiz hadis-i şerifin vermek istediği mesajı, Gazze’de yaşanan vahşet karşısında ruhlarda oluşan kabarmayı hissedince daha rahat algılayabiliyoruz. Savaşın bile adabı vardır. Bu kadar mı gaddar olur bir insan?
Yazımızı İsra süresinden konuyla ilgili bir ayetle sonlandıralım:
“Kitapta İsrailoğulları’na şu hükmü verdik: “Muhakkak siz yer(yüzün) de iki defa (iktidar olup) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz. Ve nitekim o iki vaadden ilkinin zamanı geldiğinde, son derece zorlu ve güçlü kullarımızı üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu, yerine getirilmesi gereken bir sözdü ve gerçekleşti” (İsra, 4-5)
Prof. Dr. Osman ÖZSOY.
bura
bura

İsrail Malları,Türkiyedeki İsrail Yahudi Kökenli Firmalar

Arkadaşlar bildiğiniz üzere israil vahşeti devam ediyor son olarak insani yardım gemisene saldırı ve onlarca öle ve yararı var işte israillilerin yahudi sermayesiyle kurulan ve bizim üstümüzden para kazandıkları şirketlerin isim listeleri lütfen bu listedeki ürünleri almamaya çalışalım zira elimize silah olup çatışmaya gidecek halimiz yok :)) tepkimizi böyle gösterelim bizde

1-ariel
2-intel
3-ıbm
4-nokia
5-cnn
6-phillips morris
7-parlement
8-marlbora
9-carrefour
10-coca-cola
11-dr pepper
12-sprite
13-fanta
14-schweppes
15-johnson&johnson
16-fruitopia
17-kia ora
18-cnbc
19-ıcq (internet chat program)
20-maggi
21-calvin klein
22-danone yogurt
23-nestle
24-neccafe
25-perrier
26-vittel
27-pure life
28-carnation
29-libby's
30-milkmaid
31-nesquik
32-buitoni
33-crosse&blackwell
34-milkybar kitkat quality
35-smarties,after eight lio
36-polo
37-shreddies cereal
38-kit kat quality steet,sn
39-after eight.baby ruth,b
40-lion,aero,polo,frutips
41-felix-cat food
42-l'oreal(important intere)
43-l'oreal
44-giorgio armani perfumes
45-redken 5th avenue nyc
46-lancome paris
47-vichy
48-cacharel
49-la roche- posay
50-garnier
51-biotherm
52-helena rubinstein
53-maybelline
54-ralp lauren perfumes
55-carson
56-kimberly- clark
57-kleenex facial tissues
58-kotex products
59-huggies disposable baby
60-andrex products
61-walt disney
62-disneyland
63-eurodisney
64-eurodisney
65-disney products
66-strauss dairy
67-jacob biscuits
68-evian, volvic
69-galbani
70-aol internet
71-time magazine
72-life magazine
73-time-life books,etc.
74-lilt
75-rad
76-sunkist
77-delta galil industries
78-marks&spencers
79-hema
80-auchan
81-tchibo
82-gap
83-banana republic
84-structure
85-j-crew
86-j.c.penny
87-pryca
88-lindex
89-dım
90-donna karan/dkny
91-ralp lauren
92-playtex
93-hugo boss
94-aramıs
95-clinique
96-dkny
97-estee lauder
98-prescriptives
99-origins natural resources
100-mac cosmetics
101-lar mer
102-bobbi brawn essentials
103-jane
104-bumble and bumble
105-kate spade
106-baby products
107-lewis trust group ltd
108-britannia pacific properties
109-mark&spencer
110-m&s stores
111-st. michaels
112-fox tv network
113-sky tv network
114-star tv network
115-national geopraphical
116-weekly standart newspaper
117-tv guide
118-news of the world(uk)
119-the sun (uk)
120-the times
121-sunday times,times
122-educational
123-suppliment(tes) etc
124-the telegraph(australia),gold
125-coast bulletin
126-herald sun,independent
127-newspapers ltd.
128-newsphotos sunday herald
129-sunday mail..etc..lots more
130-australian papers
131-the new york post(US)
132-newspaper
133-harper coliins book publishers
134-ragan books
135-zondervan
136-nursery world rawkus nds
137-mushroom records
138-chinabyte .com
139-festivalrecors
140-revlon cosmetic products
141-new world entertainment
142-forbes
143-selfridges
144-selfridges stores
145-home depot retails stores
146-expo design centers
147-villager'S hardware stores
148-apex supply company
149-georgia lighting
150-maintenance warehose
151-national blindsa and wallpaper
152-lea&perrıns
153-lu bi,scuits
154-apax partners&co.ltd.
155-the limited ınc.
156-sara lee
157-leggs-hosiery
158-sara lee bakery
159-kiwi-shoe care
160- nur die-hosiery
161-sanex-body care
162-gossard-intimate appar
163-nokia electronic products
bura