19.2.10

bura

XVI. Yüzyılda Osmanlı Astronomosi Ve Kuruluşları

XVI. Yüzyılda Osmanlı Astronomisi ve Müesseseleri

Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi


XVI yüzyıl Osmanlı Devleti'nin her alanda zirveye ulaştığı bir asırdır. Bir taraftan sınırları üç kıtada en son noktasına varmış, karada ve denizde zamanının en güçlü ordularını meydana getirmiş, diğer taraftan sahip olduğu düzenli gelirler ve sağlam ekonomi ile belirli bir refah seviyesine ulaşmıştır. XVI. yüzyılda böylesine maddi bir kudreti yakalayan Osmanlı Devleti, bilim, kültür ve sanatta da en mütekâmil dönemini yaşamıştır. Osmanlı astronomi literatürünü oluşturan 600 astronom veya astronomi eseri müellifinin seksen beşi XVI. yüzyılda yaşamış ve bu asırda Osmanlı astronomisinin önemli eserleri yazıldığı gibi Türkçe de altmışa yakın eser kaleme alınmıştır.

XIV. yüzyılın başında İznik'te kurulan ilk Osmanlı medresesi ile başlayan ve Fatih Sultan Mehmed'in fetihten sonra İstanbul'da tesis ettiği Semaniye Medreseleri ile devam eden ve yine İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulan Süleymaniye Medreseleri ile tam anlamıyla yerleşen Osmanlı yüksek eğitim sistemi, artık en olgun noktasına varmıştı. Fatih edreselerinin kurulmasıyla astronominin de içinde bulunduğu akli ilimlerin eğitimi medrese tahsilinin bir unsuru haline gelmiştir. Diğer taraftan, klasik İslâm biliminin Kahire-Şam, Meraga ve Semerkant gibi ana bilim geleneklerinin birikimleri İstanbul'a aktarılmıştı. Böylece İstanbul, İslâm dünyasının sadece siyasî başkenti olmasının yanında aynı zamanda bilim ve kültür başkenti de olmuştu. Osmanlı âlimleri de devraldıkları klasik İslâm bilimini geliştirmiş ve üzerine orijinal eklemelerde bulunmuşlardır.

Bu yüzyılda ilmi müesseseler yönünden de bir klasikleşme müşahede edilmektedir. Yukarıda zikrettiğimiz medreseler son hâlini almış ve Dârültıp Medresesi tesis edilmiştir. Aynı durum astronomi müesseseleri için de söz konusudur.


bura
bura

Nusayri İnancı NedirAleviler ,Nusayri Namazı Hakkında Makale

Can dostlar. Nusayri namazı ve Arap Alevî şeyhleri için yazışmalar olmuş. Bir kısmını okudum; hepsini okuyamadım. Herkeste "Ehl-i Beyt" sevgisine bir susuzluk gördüm; ama yazılanlar, yalnız sohbet. Yetkililer tarafından yazılmamış. Yazanlar, duyduklarını yazmışlar ve bazıları, hadlerini aşmışlar bilgeler. Oruç tutmuş, oruçlarını bozamıyorlar.Orucun nedeni ise Kur'an diyor ki; «Allah, bir şey dilerse, 'ol' der; o da olur.»

Kur'an Arapçasında (İze rade gala şey yekul lehü kün fa yekün) ve yine Allah, Kur'ân'da; «Dileseydim, sizi bir taife yaratırdım. Sizi kabileler ve uluslar olarak yarattım, tanışıp anlaşasınız diye.» Onun için Alevi Nusayri, Allah'ın tüm yarattıklarını yaratandan ötürü sever Allah; sevmiş, yaratmış, onları olduğu gibi sever. Onları olduklarından ve yaratılışlarından dolayı onları değiştirmeye kalkmaz ve Alevî yapmaya uğraşmaz. Öyle bir şeye kalktığı zaman, Allah'a karşı isyan ve savaş demektir. Herkes, nasibini bu dünyada alacak. Onun için kimseyi kazanmak istemediği için bildiklerine oruçlu. Arap Alevî şeyhleri, devletten maaş almıyorlar. Devlet, verse bile almazlar ve bir cenaze olduğu vakit, Hz. Muhammed'in yaptığını yaparlar; cenazeyi yıkarlar, cenaze namazını kılarlar, defin olurken Kuran okurlar ve talkımını verirler. Akşam, cenâze evine giderler, Kurân okurlar, dua ederler. Ertesi gün, sabah erkenden mezara yine ölü yakınları tarafından götürülürler. Kurân okurlar. Akşam, yine gelirler. Evde Kurân okurlar. Eskiden, bu, 7 gün devam ederdi. Şimdi, 3 güne indirmişler ve bütün bunlar için hiç para almazlar. Cami imamı gibi sigortalı ve maaşlı değiller. Bir de cami imamına git Kurân okutacam de bakim, duyuyoruz 100 YTL peşin almadan gelmiyor Alevî imamlar, peygamberlerin bâkiyesi ve mirasçılarıdır. Kurân, onlar; onlar, Kurân. Birbirlerinden havuza kadar ayrılmazlar ve ellerini gökyüzüne açarlar ve Allah'a böyle nidâ ederler; «Allahım, bana bu makâmı nasip et; ama beni ona muhtaç etme.» Onun için Tevrat ve Kuran emri olan zekatı sağ eli ile alırlar. Ne olduğunu bilmeden; sağ el, sol ele verir. Sol el, zekatı fakirlere sadaka diye verir ve bunlardan Kur'ân, böyle zikir ediyor; "Ellezine yüvresüne elgılm" ve çoğu işadamı, esnaf, sanatkar, çiftçi ve de işçi. Hepsinin başka işleri var ve inançlarında samimidirler. Onun için yüzyıllarca süren baskı, tehdit ve rüşvetlere rağmen; bugüne kadar dimdik gelmişler.

Anadolu Bektaşi Alevileri de Nusayri'dir. En büyük ozanların şiirlerine bakın; kaç tanesinde; "Nusayri'yem Nusayri." diyor.Bektaşiliğin menşei, Ahmet Yesevî dergâhıdır. Ahmet Yesevi, Halep'ten Horasan'a giden Yusuf El-Hamadânî'den el almış. O da Nusayrî idi ve de bakın, ulu ozan, bilge Virânî, ne diyor (Allah sırrını kutsasın.)

Virâne'den...

«Gel istersen saadet sonu hayrı
Nazar kıl can gözüyle gör bu sırrı
Gözün aç bak ne var alemde ayrı
Hemen-dem Şah'ı gör, hiç görme gayrı

Nusayri'yem Nusayri'yem Nusayri
Ne ölmüşem ve ne sağım ne sayrı

Virani'yem, bu yolda can nisarem
Ali'ye aşk ile akl ile yârem
Nusayri'yim ki bu kula uyarem
Gerek zerre vü zerre olsa parem

Nusayri'yem, Nusayri'yem Nusayri
Ne ölmüşem ve ne sağım ne sayrı»

Bir de ismini hatırlamayacağımi, 1600 yıllarında yaşamış bir Bektâşî ünlü ozan, böyle diyor «19 yaşında filandan, yine ünlü bir Bektâşî bilgeden ruhtan doğdum.» diyor.

Ey Nusayriler, hanginiz 15 yaşından sonra 2'nci doğumunu ruhtan ve nurdan yapmamış? Hz İsa, diyor; «Topraktan doğan, toprağındır. Ana ve babadan (biyolojik doğumdan) sonra 2'nci kez nurdan doğmadan, Allah'ın melakütüne giremezsin.» diyor. Düşünün, bu nedir?

Hz Cafer El Sâdık (A.S.)'dan; "lâ tısbekuhun tıhlekün la tıtehellıfu enhüm tıhlekün " Yani; onları geçmeyin helak olursunuz onlara muhalif olmayın helak olursunuz ve bunlar ilmi miras yolu ile alanlardan bahsediyor

Bugünlerde (Allah varlığını daim etsin) Cem TV sayesinde perşembe günü, cuma akşamında ibadet yapıyorlar. Zevkle seyrediyorum. İşte Alevî namazı budur. Kıyam, rükû ve secdeleri ile ehlibeyt namazını icrâ ediyorlar. Allah, kabul etsin VE BU BUZDAĞININ SU YÜZÜNDEKİ KISMIDIR. Bu, görgü cemidir. Bir de buzdağının görünmeyen kısmı var. Umûma kapalı cemleri de varmış, yeni öğrendik. O da bizim ikrar cemimiz olsa gerek. Bektaşiler'de Saz, Söz ve Semah var. Sözler, Ehl-i Beyt'i temcit, tesbih, tezkir ediyor ve ne güzel; Türkçe Kur'an okuyorlar.

Nusayrîler de aynı şekilde namaz kılar. Yalnız saz ve semah yok. Yalnız söz var. Namazlarında %25 Ehl-i Beyt'i tesbih, tezkir, temcid var. Diğer %75, Ehl-i Beyt'i işaret eden Kur'an okurlar, tabii Arapça bildikleri için Arapça ibadet ederler. Anadolu Aleviliği ile hiç bir fark yok. Saz ve semahın dışında Hz. Davud da sazla ibadet ederdi. Nusayri namazı Kuran'ın 28 ayetinde zikir edilmiştir ve Kur'ân'da Nusayri namazından başka hiç bir namaz zikredilmemiştir. Kur'ân'dan (Ellezini yikumo elsalat ve yü'tü el zekat ve mimme rezeknehüm yınfikun) Bu âyet, Kuran'da 28 yerde var. Anlamı, namazı kılarlar, zekatı verirler ve vermiş olduğumuz rızklardan nifak ederler. Nusayriler, bunu icrâ ediyorlar. Namaz kılarken, secdede iken, din adamlarına Kuran'ın emri olarak zekatı veriyorlar ve sadakayı aynı şekilde varsa isteyene veriyorlar ve cem dağılırken Allah'ın vermiş olduğu nimeti lokmayı fakir zengin demeden dağıtıyorlar ve bu dağıtımda benlik kibirlik yok. Tıpkı ölüm gibi, bu dağıtımda herkes eşittir. Kerbela gâzisi dördüncü imam, bâtın aleminin padişahı iki boyutun efendisi Hz Ali Zeynel Abidin'den zâhiri bir şiir. Arapça bilenlere ithafımdır. Bilmeyenlere elimden geldiğince tercüme etmeye çalışacağım

Bu şiir, İmam Ali Zeynel Abidin (A.S.)'e aittir.

اني لاكتم من علمي جواهره
كي لايرى العلم ذو جهلا فيفتننا
وقدتقدم في هذ بوالحسن
على الحسين ووصى من قبله الحسنا

ياربي جوهر علمي لو ابوح به
يقال لي انت ممن يعبد الوثنا
ولاستحلوا رجالا مسلمون دمي
يرون اقبح مايئتونه حسنا

Muhakkak ilmimin cevherlerini saklıyacağım
Eğer ilmimi câhil görürse fitne yapar
Ve bunda daha evvel Ebu'l hasan ( Hz Ali)
Hüseyin'e vasiyet etti ve daha evvel hasana

Ya Rabbi, eğer ilmimin cevherini açarsam
Bana, "sen putlara tapanlardansın." derler
Ve Müslümanlar, kanımı helal ederlerdi
Ve yapacakları en büyük çirkinlik, kendilerine güzel olurdu


Bakınız, Hz.Muhammed evladı 4. imam ne diyor. Kendisinin sırrı olduğunu ve babasının amcasının ve iki dedesinin yani Hz. Ali ve Hz. Muhammed'in sırlarının olduğunu söylüyor. Bu sır yüzünden mi Alevilerin yakılmasına kadar varan bu fitne, bu şiirde saklı olabilir mi?

Bugün Irak'a bakın. Samara'da Müslümanlar, 10-11-12- imamların makamlarını yıkmışlar, 4'üncü İmam diyor, Müslümanlar'ın bana yapacakları kötülük, güzel görünürdü onlara. S.Arabistan'da 2'inci İmam Hz. Hasan, El-Müctebe, 4'üncü İmam Hz Ali Zeynel Abidin, 5'inci imam Hz İmam Muhammed bakır, 6'ıncı İmam Cafer El-Sâdık'ın makamları yerle bir edilmiş yıkılmış Müslümanlar'ın peygamberlerinin çocuklarına yaptıklarına bakın. Bu kin, neden Ehli Beyt'e ve dostlarına bu kadar. Hz Muhammed'den hâdis; "Ehl-i Beytim'e; yâni mâsum imamlara ve mirasçılarına ancak veled-i zina hakaret eder." Ebu Müslim, Sahih-i Buhârî'de bu hadis var.

Pir sultandan bakın ne diyor

Allah bir Muhammet Alidir Ali
Gel Muhammet Ali katarına gel
İsmin bu cihanda doludur dolu
Gel Muhammet Ali katarına gel

Serseriye sır kapısı açılmaz
Mürşit olmayınca müşkül seçilmez
Kılavuzsuz yedi derya geçilmez
Gel Muhammet Ali katarına gel

Gizlidir gizliden haber alınmaz
Gönle girmeyince sırlar bilinmez
Benlik ile Hakka kulluk olunmaz
Gel Muhammet Ali katarına gel

Dökme bir su ile g6nül alınmaz
Faraş ile süpürgesi görünmez
Kul olmayınca sultanlık bilinmez
Gel Muhammet Ali katarına gel

Pir Sultan'ım münkir yola gelir mi?
Kaplumbağa uçup menzil alır mı?
Hiç mürşitsiz kişi Hakkı bilir mi?
Gel Muhammet Ali katarına gel

Bu Nusayri felsefesi değil mi Can dostlar

Muhabbet kapısın açayım dersen
Açan da açtıran Ali'dir Ali
Hakkın cemalini göreyim dersen
Gören de gösteren Ali'dir Ali

Muhammet Mustafa cihan serveri
Miraçta açıldı bu yolun sırrı
Kimse bilmez idi Ali'den gayrı
Bilen de bildiren Ali'dir Ali


BOSNAVİ'DEN

Muhabbet kapısın açayım dersen
Açan da açtıran Ali'dir Ali
Hakkın cemalini göreyim dersen
Gören de gösteren Ali'dir Ali

Muhammet Mustafa cihan serveri
Miraçta açıldı bu yolun sırrı
Kimse bilmez idi Ali'den gayrı
Bilen de bildiren Ali'dir Ali

Derviş ol hey kardeş düşme inada
Safi kıl gönlünü olasın sade
Benliği terk edip eriş murada
Eren de erdiren Ali'dir Ali

Münkirin askeri Şam'a dizildi
Mümin olanlara name yazıldı
Kırkların ceminde engür ezildi
Ezen de ezdiren Ali'dir Ali

Muhammet Ali'dir kırkların başı
Onu bilmeyenin nic'olur hali
Bosnavi akıttı gözünden yaşı
Akıp akıttıran Ali'dir Ali


4 Kitap, onlar için haktır ve ayrım yoktur. Kurân, tüm kainatı içene alan kutsal kitaptır. 4 kitabı ilim olarak derinliğine inerek kainatı kavrarlar zahirde ki ilim amel etmek içindir. Asıl olan, Batıniliktir. Batınilik, kainatı kavramak için gerekli olan anlayıştır. Nitekim, USUL-Ü DİN'DE CAFER-İ SADIK (A.S), şöyle buyuruyorlar: «Dinde derinliğe inmeyenleri elime bir kırbaç alıp kırbaçlamak isterdim.»

HZ ALİ-M, der ki «Herkesin nefsi, kendine yeterdir.» Bu, ne demek? Herkesin içinde bir cevher var. Yaradılışta ALLAH'IN vermiş olduğu cevher; fakat bu zahiri şeylerle anlanmaz. Kuran, zahirde sadece olayları anlatan bir roman gibidir. Batıni ilmi ne girdiğinizde olaylar ve hikmetler değişir. İste o zaman ilim kapısından girebilirsin. Hz. Ali; Bu kapıdır, o kapıya girmek içinde bir kapı lazımdır.O kapı, sırdır o kapı içinde hikmet ilmi lazımdır. Kısacası sır içinde sır, sır içinde sır, sır içinde sır, sır içinde sır... O sırrın içinde nûr, nur içinde nur, nur içinde nur, nur içinde nur... O nurun içinde nur ala nur, onun içinde El-Alim, El-Alim, içinde Aliyyü Azim, onun içinde Er-Rahman, onun içinde Er-Rahim, onun içinde El Meliku, onunda içinde El-Zahir, El-Batın ve esmaül hüsna. YA ALLAH

BU SİTEDE, HZ ALİ'YE YER VERMİŞSİNİZ. HÜDDAM DENEN ŞEYİN KÖTÜLÜĞÜNÜ YAZMIŞSINIZ. HELAL OLSUN! BUNU BİZ ANLATAMIYORUZ KİMSEYE, İLİM SANIYORLAR, HAVAS İLMİ SANILIYOR VE HZ ALİ'Yİ DE KARIŞTIRIYORLAR İLİM DİYE; HALBUKİ ALAKASI YOK, EBCED VE CİFİR VARDIR.

Ebced, sünnettir. Cifiri kimse çözemez. İstese de çözemez. 1000 çeşit hesabı vardır. Arapça değil, bir çok dili iyi bilmek gerekir.

BU ARADA EBCED TABLOSUNDAKİ SAYI DEĞERLERİNDE HATA OLABİLİR BENİM HESAPLAMAMDA YAY ÇIKIYOR AKREP ÇIKMASI GEREKİYORDU. ŞÜPHELENDİM, HESAPLADIM, EVET HATALI. DOĞRUSUNU BULURSAM YOLLARIM.

iyi çalışmalar

Nusayri yazınızı düzeltin lütfen

İrfan Nusayri

Benzer Eleştiri:
"Nuseyrilik" ve "Alevilik" Makalelerine Eleştiri

www.gizliilimler.tr.gg Admin Notu

Öncelikle yazınız için teşekkür ederim. Bu sitedeki yazılara katılmadığınızı düşünüyorsanız; katılmadığınız noktalarla ilgili yazınızı yazıp bana gönderebilirsiniz. Hangi dinden, hangi inançtan olursanız olun, bu; benim garanti ettiğim SAKLI hakkınızdır. Ama lütfen, X yazısını B yazısını düzeltin türünden isteklerde bulunmayın. Tabii o yazıda bir inancı KÜÇÜMSEME, bir dine ve o dinin mensuplarına HAKARET ETME gibi gözümden kaçmış olabilecek istisnalar dışında. Bu sitenin retoriği şudur: Ali Şeriati'nin dediği gibi; GERÇEK DAVA ADAMI, KARŞISINDAKİ İNSANIN ZIT FİKİRDE YA DA FARKLI İNANIŞTA OLSALAR BİLE FİKİRLERİNİ ÖZGÜRCE SÖYLEMESİNE ZEMİN HAZIRLAYAN İNSANDIR. Fikirsel kabilecilik (A kabilesi, B kabilesi vs) ayrımına girişmeden, her fikir ve her fikrin mensubu; Türkiye Cumhuriyeti anayasasına uygun olmak koşuluyla burada düşüncelerini özgürce belirtebilir; ya da Dinler Tarihi kategorisinde inancıyla ilgili YANLIŞ BİLİNENLER hakkında kendi bakış açılarını yansıtan yazılarını bu sitede paylaşabilir. Ama diğer ziyaretçiler tarafından da ELEŞTİRİLEBİLME unsuruna da saygı duyarak.

Elbetteki eleştiri, fikirlere ve akıl yürütmeye değil; metoda dayanmalıdır. Yoksa, şu fikir çok saçma; şu inanca nasıl oluyor da inanabilenler var gibi kısır döngüden başka hiçbir şeye yaramayan mesajlara asla müsamaha göstermeyeceğim.

Sağlıcakla kalın.


bura
bura

Çevre Kirliğinin Önlenmesi,Çevre Kirliliği Çeşitleri Sınıflandırılması


Öncelikle Müslüman olarak ve yüzde yüze yakın müslüman olan ülkede yaşayan insanlar olarak temizlik açısından tüm dünyaya örnek olmamız gerekirken oldukça pis ortamlarda yaşıyoruz bu bir özeliştiri olarak almamız lazım kendimize...Müslüman herşeyden evel temiz insandır bunu kendimize ilke edinip vucut temizliğimizden tutunda çevre temizliğine kadar herşeyde örnek olmalıyız....

A. Çevre Kirliliği

Her türlü madde ya da enerjinin doğal birikimin çok üstündeki miktarlarda çevreye katılmasına çevre kirliliği denir.

İnsan milyonlarca yıl evvel dünya üzerinde yaşamış ve bulunduğu çevreyi de kendi arzusuna göre değiştirmeye başlamıştır. Bilhassa 20.yüzyıldan sonra artan nüfus, ulaşım, sanayinin gelişmesi ve insanın bir anlık para kazanma hırsı ile birey çevresini unutmuş ve kirliliğe terk etmiştir.

Kirlenme, kirleticilerin etkilediği ortamın niteliğine göre; hava, su ve toprak kirlenmesi olarak sınıflandırılır.çoğu kirletici, aynı anda birden çok kaynağı etkileyebilir.çevre kirliliği canlılar içinde en çok insanları etkilemektedir.böylece insanoğlu dolaylı yoldan kendine zarar vermiş olur. Çünkü; insan doğaya değil doğa insana sahiptir. İnsan doğaya zarar verince içinde bulunduğu halkaya zarar vermiş olur.

B. Çevre Kirliliğinin Sınıflandırılması

Çevrenin temel unsurlarından olan doğa, kendine has fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklere sahiptir. Bu özelliler dikkate alındığında çevre kirliliği şu bölümlere ayrılır:

B. l. Fiziksel Kirlenme

Çevreyi meydana getiren toprak, su ve havanın fiziksel özelliklerinin tamamının veya bir kısmının insan, hayvan ve bitki sağlığını tehdit edecek, olumsuz yönde etkileyecek biçimde bozulması ve değişmesi olayıdır. Örneğin; çeşitli fabrika atıklarının akarsu ve göllere boşaltılması, doğal erozyon ile toprakların göl ve denizlere taşınması açık kahverenginden, kırmızı siyaha kadar değişen renk almasına neden olmaktadır. Bu olay suların fiziksel kirlenmesidir.

B. 2. Kimyasal Kirlenme

Doğal çevreyi oluşturan toprak, su ve havanın kimyasal özelliklerinin canlıların hayati faaliyetlerini ve aktivitelerini olumsuz yönde etkileyecek biçimde bozulmasıdır. Örneğin; çeşitli fabrika katı ve sıvı atıklarının verimli tarım arazilerine veya akarsu ve nehirlere boşaltılması söz konusu tarım topraklarının, akarsu ve göllerinin zararlı ağır metallerle kirlenerek kimyasal kirlenmeye maruz kaldığım gösterir.

B. 3. Biyolojik Kirlenme

Doğal ortamı oluşturan toprak, hava ve suyun çeşitli mikroorganizmalarla kirlenmesi ve dolayısıyla mikrobiyolojik yapının bozulması mikrobiyal kirlenmeyi, aynı ortamların mikroorganizmalarla kirlenmesi ise biyolojik kirlenmeyi tanımlar. Örneğin, tarım alanlarının kanalizasyon suyu ile sulanması veya kanalizasyon sularının akarsu, göl ve denizlere boşaltılması ile kanalizasyon sularında bulunan hastalık yapıcı mikroorganizmalar toprağa, suya ve atmosfere geçerek bu ortamların mikrobiyolojik kirlenmesine yol açar.

C. Çevre Unsurlarına Göre Çevre Kirliliği

C. 1. Toprak Kirliliği

Toprak kirliliği, bilindiği gibi temizlenmesi en zor,bazense hiç mümkün olmayan tehlikeli bir ortam yaratır. Hayvan dışkısı mezbahalardan ve her türlü ekin biçme etkinliğinden gelen atıklar, toprak kirlenmesinin en önemli kaynağıdır. Bilinçsizce yapılan ilaçlama ve gübreleme, kaliteli ve birinci sınıf toprakların yerleşim ve endüstri için kullanıma açılması, toprak kirliliğini hızlandırmıştır. Pek çok kimyasal madde içeren tarım ilaçlarının (örneğin böcek öldürücüler, ot öldürücüleri, mantar ilaçları) su ve toprak kirlenmesinde önemli payı vardır. Toprağın yapısı bilinmeden yapılan gübreleme ve zararlılara karşı yapılan mücadelede kullanılan tarım ilaçlarının fazlası, bitki ve canlılara zarar verdiği gibi, yağmur suları ile içme ve kullanmayla yer altı su yastıklarına karışmakta hatta denizlere kadar sürüklenerek su kirliliğine neden olmaktadır. Erozyonla çok miktarda tarıma elverişli toprak kaybı söz konusudur. Verimli toprağın yok olmasından dolayı tarımsal üretimdeki düşüş, kalite bozulması, vitamin zincirindeki eksikliklerin yanı sıra erozyonla taşınan topraklar denizlerde ve akarsularda bulanıklık oluşturarak su içi ekolojik dengeyi de etkilemektedir.

Arazinin iyi ağaçlandırılmaması ve ormanların kaçak olarak kesilerek tarım alanı haline getirilmesi erozyona sebep olmakta, bu da dolaylı yoldan su kirliliğini oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra sağlık sorunlarının da ortaya çıkması canlı yaşam için ciddi problemler oluşturmaktadır. Ancak makro ölçeklere bakıldığı zaman, insanların hızlı bir şekilde yüzey şekilleri üzerinde değişikliklere sebep oldukları görülmektedir.

Aşınma sonucu biriken tortular, toprağın bozulmasına yol açan bir başka etmendir.
Endüstri devriminin hızlanması ile bölgeler üzerinde şu değişimler hızla meydana gelmiştir.

  1. Bitki örtüsünün kalkması
  2. Arazilerin yanlış kullanıma açılması
  3. Ararsal yayılmalarının hızlanması
  4. Erozyonun hızlanması
  5. Flora ve faunada hızlı değişimler

C. 2. Hava Kirliliği

Hava, dünyayı çepeçevre saran gaz tabakasıdır. Hava canlılar için çok önemli bir gaz karışımıdır. Havanın kirletilmesi ise bütün canlıların yok olması demektir.

Hava kirliliği, havayı oluşturan gaz maddelerinin oranlarının değişmesi ve zehirli gazların aşırı birikmesi olayıdır. Hava kirliliğine yol açan beş temel madde; karbon monoksit, parçacık halindeki maddeler, kükürt asitleri, hidrokarbonlar ve azot oksitlerdir. Başlıca kirlilik kaynakları; motorlu taşıtların, enerji santrallerinin, sanayi tesislerinin, konut ısıtma sistemlerinin yakıt artıklarıdır. Ayrıca çöplerin, kömür atıklarının, tarıma elverişli toprak kazanmak amacıyla doğal çevrenin yakılması da benzer sorunlara yol açar. Dünyada nüfusun hızlı bir şekilde artması taşıt ihtiyacını da artırmıştır. Otomobil, uçak, tren, vapur gibi nakliye ve yolculuk vasıtalarından çıkan gazlar, hava kirliliğinde önemli rol oynamaktadır.

Evlerden ve fabrika bacalarından çıkan gazlar havayı kirleten faktörler arasındadır. Kentsel bölgelerdeki hava kirliliğine yol açan bir başka önemli madde de kurşundur. Kurşun, sanayi tesislerinden, zararlı canlılarla mücadelede kullanılan kimyasal maddelerden çıkar. Kirleticiler dışında bazı doğal etkenler de hava kirlenmesine yol açar. Güneş ışığındaki morötesi ışınlar hidrokarbonlarla ve azot oksitleriyle birleşerek fotokimyasal sis oluştururlar, ve bu da sıcaklık terselmesi (Özellikle kış günlerinde hava hareketlerinin olmadığı zamanlarda çevredeki soğuk hava çukur alanlara yığılır. Bu durumda, yere yakın kısımlarda hava soğuk, üst kısımlarda ise daha sıcaktır. Bu nedenle genel durumun tersine, yerden yükseldikçe hava sıcaklığı belli bir yüksekliğe kadar artar: İşte bu olaya sıcaklık terselmesi denir. Bu durumda, yere yakın alanlarda yoğunlaşan soğuk hava, bazen bir sis tabakası oluşturarak hava kirliliğinin artmasına sebep olur.) dönemlerinde atmosfer durgunluğuna neden olur.

Havada kirlenmeye yol açan maddelerin insanlar üzerinde çeşitli etkileri vardır. Havadan solunan karbon monoksit, kandaki oksijenin yerini alarak, vücuttaki hücrelere taşınan oksijen miktarının azalmasına yol açar. Kükürt oksitleri, solunum borusu ve akciğer dokularını etkileyerek, solunum sisteminde geçici ya da kalıcı rahatsızlıklara yol açabilir.

Başka pek çok kirletici de, etkileri doğrudan ya da kısa sürede gözlenememesine karşın, halk sağlığı konusundaki kaygıların giderek çoğalmasına neden olmaktadır.

Ulaşımın ağırlıkla karayolu trafiğine dayandığı Türkiye’de özellikle büyük kentlerde hava kirliliği önemli bir sorun durumundadır. Batı yönü dışında tümüyle dağ ve tepelerle çevrili Ankara, bu konuda çarpıcı bir örnektir. Sık inşa edilmiş binalarla dolu olan, değişik kömür ve akaryakıt türlerinin yakıldığı kentte kışlar büyük bir kirlilik içinde geçer.

Hava kirlenmesinden kaynaklanan ve 1980’lerin ortalarında gündeme gelen bir başka önemli tehlike de atmosferdeki ozon katmanının (tabakasının) incelmesidir. Havalandırma sistemlerinde, spreylerde, otomobillerde ve buzdolaplarında kullanılan kloroflorokarbon kökenli kimyasal maddelerin yol açtığı delinme, kutup bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Yeryüzüne ulaşan morötesi ışınların zararlı etkilerini azaltan ozon tabakasının delinmesi, bazı uzmanlara göre 20-30 yıl içinde etkisini gösterecek, yeryüzünde 40 milyon dolayında insanın cilt kanseri olmasına ve yalnızca ABD’de yaklaşık 800 bin kişinin ölümüne yol açacaktır. Bazı uzmanlar bu tahminlerde büyük yanılgı payı olduğunu öne sürmekte ise de, ozon katmanının delinmesinin yeryüzü için büyük bir tehlike oluşturduğu üzerinde herkes aynı düşüncededir.

C.3. Su Kirliliği

Doğal olarak kirlenmemiş bir su ortamında bulunan canlılar o su ortamıyla belirli bir denge içindedirler. Dıştan gelen herhangi bir olumsuz etken (bu etken suya karıştırılan bir kirletici olabilir) o ortamdaki doğal dengeyi bozabilir. Toplumun yapısı değişip kentleşme ve endüstrileşme süreci geliştikçe, su kaynaklarının çok yönlü kullanımı artmakta ve karmakarışık bir hal almaktadır. Örneğin toplumların yaşama düzeyi yükseldikçe kişi başına kullanılan su miktarı arttığı gibi, teknolojik gelişmeye bağlı olarak etkileri henüz bilinmeyen pek çok kirletici de sulara karışmaktadır. Bunun sonucunda su kaynaklarının sulama, su ürünleri, dinlenme, spor gibi amaçlarla kullanılabilirliği azalmaktadır.

Su kirliliği ayrıca, göllerin yaşlanmasına ve kurumasına yol açan ötrafikasyonu hızlandırır. Böylece suyun çeşitli amaçlarla insanlar tarafından kullanılması da kısıtlanmış olur. sanayi atıklarının, böcek ilaçlarının ve öteki zehirli madde atıklarının, sudaki çözünmüş oksijeni tüketmesi, balıkların kitle halinde ölümüne neden olur.

Tarım ilaçları, böcek öldürücüler ve kimyasal gübreler de su kirlenmesinde önemli rol oynarlar. Bu tarım atıklarının etkileri, kentler ile kentlerin çevresinde yoğunlaşmış yerleşim birimlerinin atıkları kadar büyük boyutlarda olmamasına karşın önemli kirleticilerdir.

Evlerden, ticaret ve sanayi kuruluşlarından kaynaklanan kanalizasyon atıkları su kirlenmesine yol açan başlıca etkenlerdendir.

Sudan yararlanan sanayi kuruluşları da bir dizi değişik etkisi olan kirleticilerin sulara karışmasına yol açar. Sanayileşmenin hızla ilerlemesiyle, sanayi atıkları, kanalizasyon atıklarını birkaç kat aşmıştır. Su kirliliğinde en önemli oynayan sanayi dalları, kağıt, kimya, petrol ve demir-çeliktir. Enerji santralleri de büyük miktarda atık ısının sulara karışmasına neden olur. Plastik üretiminde kullanılan maddeler, insan, hayvan ve bitki yaşamı için büyük tehlike oluşturmaktadır.

Türkiye’de Marmara Denizi, Haliç, İzmir ve İzmit Körfezleri, Burdur Gölü su kirliliğinin en yoğun olduğu bölgelerdir. Ama yoğun turizm etkileri ve enerji santrallerinin yapımı Akdeniz kıyılarını da tehdit etmektedir.
Su kirliliğine sebep olan bir başka etken de atık ısıdır. Isıl kirlenme, biyolojik ve kimyasal tepkimeleri hızlandırır ve çözünmüş oksijen miktarının hızla azalmasına yol açar. Su sıcaklığı balıkların yaşamasına olanak vermeyecek düzeye yükselebilir. Bu durum, zararlı alglerin gelişmesine de ortam hazırlayarak, besleyici madde atıkları, deterjan, kimyasal gübre ve insan atıkları gibi kirleticilerin etkisini çoğaltır. Sonuçta, atık ısı, göllerdeki ötrafikasyonu hızlandırır.

Su kirliliğine yol açan etkenleri, kısaca şöyle sıralayabiliriz.:

  1. Tarımsal faaliyetlerin sonucu
  2. Toprak erozyonundan, (doğal kayma ve yapay olgular sonucu)
  3. Bitkilerin çürümesinden kaynaklanan kirlenmeler
  4. Hayvansal atıklar
  5. Tarımsal mücadele ilaçlarından kaynaklanan kirlenme
  6. Endüstriden kaynaklanan kirlenme
  7. Kimyasal kirlilikler
  8. Fizyolojik kirlilikler
  9. Biyolojik kirlilikler
  10. Atmosferik kirlilikler
  11. Zehirli varil veya tehlikeli atıkların gizli gizli gömülmesi veya atılmasından kaynaklanan kirlenmeler.
  12. Yerleşim alanlarından gelen kirlenmeler
  13. Rüzgarın etkisiyle taşınanlar
  14. Endüstri ve evsel atıklar.

Faaliyet gösteren bu taş ocaklarının yakınlarında bulunan yerleşim alanları, taş ocaklarındaki patlatma işlemi sonucunda, gürültü ve sarsıntı kirliliğine maruz kalmakta, kuyu ve dereler taşmaktadır. Patlama ve sarsıntılar sonucunda yöre halkında korku ve huzursuzluklar da meydana gelmektedir. Öneriler: Kayacın patlatılması, kamyona yüklenmesi, ham madde silosuna taşınması, kamyonun malzemeyi boşaltması, kırma işlemleri, bantlarda taşınma, elekleme, mamulün kamyonlara yüklenmesi, kullanım yerine taşınması, çalışan insanların temel ihtiyaçlarını karşılaması vb. işlemler sırasında çevreye verilen zararlı atıkların, çevreye yayılmasının önlenmesi veya en aza indirilmesi amacıyla şu işlemlerin yapılması önerilmektedir; Kayacın patlatılması için patlayıcının çok miktarda kullanılması yerine, çok sayıda yere az miktarda patlayıcı kullanılarak yapılmalıdır.

Malzeme kamyona yüklenmesi sırasında spreyleme yöntemiyle nemlendirilmeli ve mesafe uzaksa kamyonun üzerine branda çekilmelidir. Ayrıca kamyonun ham madde silosuna geçişte kullandığı yol asfaltlanmalı veya toz kalkmasını önleyecek duruma getirilmelidir. Malzemenin ham madde silosuna aktarılması sırasında çıkan tozun en aza indirilmesi için malzeme nemlendirilmelidir. Malzemenin kırılması ve bantlarda eleklere taşınması sırasında çıkan toz ve dumanın önlenmesi amacıyla kapalı sistemler (su pulverizasyon toz indirgeme sistemi) kullanılmalı ve sprey sulama yapılmalıdır. Mamul kamyonlarla taşınırken çıkan toz, duman ve iri taneli malzemenin çevreye yayılmasının engellenmesi için kamyon üzerine branda çekilmelidir. Böylece çeşitli büyüklükteki taşların seyir halindeyken can ve mal güvenliğini tehdit etmemesi sağlanmalıdır. Endemik bitkilerin bulunduğu alanlara yakın yerlerde bu işletmelere izin verilmemelidir.

D. Çevre Kirliliğini Önlemek İçin Alınması Gereken Tedbirler

  1. Sanayi kuruluşları, gürültü sınırlarını normal seviyede tutmalı.
  2. Termik bacanın ses çıkarması engellenmeli.
  3. Kara ve demiryollarının yakınında oturan insanlar gürültü kirliliği konusunda bilinçlendirilmeli
  4. Görüntü estetiğini bozan binalar düzenlenmeli.
  5. Modern toplu konutlar yapılmalı.
  6. Dış görünüşü bakımsız olan fabrikalar kendilerine çekidüzen vermeli.
  7. Termik santral kaldırılmalı.
  8. Yeşil alanlar artırılmalı.
  9. Bir an önce doğalgaz kullanımına geçmeli.
  10. Fabrikalar bacalarına filtre takmalı.
  11. Çukur bölgelerde temiz hava akımını sağlayacak sistemler kurulmalı.
  12. Çevre kirliliği haritası çıkarılmalı.
  13. Hava kirliliği ölçümleri yapılmalı.
  14. Yeşil alanlar artırılmalı.

bura
bura

Türk Ve Yabancı Efsanevî Yaratıklar ve Efsaneler

Bu bölümde Türk ve Dünya folklorundaki efsanevî yaratıklara yer verilecektir. Siz de yaşadığınız bölgede anlatılan "Koncolos, karakoncolos, çay ninesi, çarşamba karısı, Germakoçi" gibi efsanevi yaratıklar hakkında bulunduğunuz bölgenin kültürünü ve halk inanışlarını yansıtan bilgilerinizi bizimle paylaşabilir, büyüklerinizden duyduğunuz anlatı ve söylenceleri bu kategoride yayınlayabilirsiniz. Katkılarınız için Şimdiden Teşekkür Ederim....



bura